Cihazlarda "etiketi açılmamış" sorunsalı

[leventp]

Selamlar,

Eski cihazları ele alırken şu "etiketi açılmamış" meselesini nasıl değerlendirdiğinizi merak ediyorum. Yırtılmamış garanti etiketi elbette cihazın tamir görmediğini, içinin kurcalanmadığını gösteriyor. Diğer yandan bir cihazı adam akıllı temizleyebilmek, içindeki filanca entegrenin versiyonunu öğrenebilmek vs. için içini açmak da şart olabiliyor. Bu etiket meselesi ne derece önemli koleksiyoncuların gözünde? Garanti etiketi yırtılmamış ama iç-dış olarak bir güzel temizlenmesi gereken bir cihazın garanti etiketini yırtmak, cihazın koleksiyon değerini bitirir mi?

Sevgiler, LP

[Shax]

 Emin olun turkiyede koleksiyoner zihniyetli koleksiyoner cok az. O sebeple cihaza gore degismesi gereken bir bakis acisi sergilemek yerine, bir iki trick ogrenip her cihaza ayni muameleyi yapan adam cok. Her marka, hatta modelleri bile farkli alim ve satim dinamikleri gerektirebiliyor.

 Mesela benim rastladigim en yaygin ornek Commodore A1200 ve A600. Garanti etiketi acilmamis bir ornek bulmak isten bile degil bu iki model icin. Peki bu modellerin el degmemis orneklerine ekstra ucret vermek makul mu ? Kesinlikle hayir. Zira bu iki modelinde ciddi bir smd kapasitor sorunu var. Zaman icerisinde kapasitor elektrolitik sivisini akitiyor ve pcb' ye zarar veriyor. Bunun kacari yok. Tek kurtulus yolu kusurlu kapasitorlerin degistirilmesi. Acilmamis bir guvenlik etiketi bu durumda hasarin derecelendirilmesini engellemis olur.

 Bence sartlara gore degisir etiket hadisesi.

[Alco]

Bu etiket meselesi beni hiç ilgilendirmemekle birlikte bir noktaya parmak basmak istiyorum. O yerel dağıtıcıların kullandıkları etiketlerin durumu nedir yahu? Teleteknik ve diğerlerinin kullandığı saman kağıdının biraz iyisi ve soluk baskılı etiketler, üzerinde dursa ne olur durmasa ne olur. Zaten 20 yıllık cihazlarda üflesen uçuyor o etiketler. Ama amiganın orjinal etiketi güzeldir mesela.

Kendimi koleksiyoner olarak görmedim ve görmem de mümkün değil. Benim durumum biraz karmaşık. Cihazları hem kullanmayı hem temizlemeyi hem okşamayı hem de arkadaşlarla konuşmayı seviyorum.

[witchdoktor]

Kendimi koleksiyoner olarak görmedim ve görmem de mümkün değil. Benim durumum biraz karmaşık. Cihazları hem kullanmayı hem temizlemeyi hem okşamayı hem de arkadaşlarla konuşmayı seviyorum.

Aynen öyle. Ben artık bu altkültürü, yaşanmış o zaman dilimini cihazlardan daha fazla sevdiğimi farkettim. Elimde 'sıfır ayarında' cihaz olursa da tuzu biberi oluyor. Hiç çalıştırmasan da, bir gün çalıştırabilme ihtimali bile güzel

[Shax]

 Koleksiyonerlik baska bir sey, o zihniyete sahip olmak baska bir sey. Ilkini yapmak icin ne yazik ki ciddi paralar gerekiyor. Gercek anlamda ciddi, oyle semi-ciddi degil Kacimiz tek bir kartusa 1.000 $ oduyoruz, kacimiz gunubirligine alet teslim almak icin kitalar arasi ucus yapiyoruz. Ama boyle bir koleksiyoner dunyasi var iste.

  Oysa zihniyeti bedava. Eh, o is icin de biraz beyin, biraz ask, cepte ki kadar da para yeterli zaten. Himm...boyle bakinca cok fukara durdu

[Ref]

Koleksiyoner olarak ben, etiket sever biriyimdir. Etiketli malzemelerimi de bozuk olmadıkları sürece genelde açmıyorum. Örneğin, elimde iki tane spectrum var ki etiketleri duruyor, bu spectrumlar için mucizevi bir durum olduğu için onları henüz ellemedim.

Diğer taraftan koleksiyoner şapkamı çıkardığımda, etiketleri patlattığım çok olmuştur. Fakat böyle bir durumda mümkünse yırtmadan açmaya çalışırım. Bu durum genelde amigalarda sözkonusu oldu.

Yani etiket bence bir kısım önemli, ama listenin en üstünde değil. Bence en iyi makine seni en iyi hissettirendir. Cambridge z88 aldığımda biraz fazla para vermiş olmama karşın hala retro dolabımdaki en güzel şeylerden biri olduğunu düşünürüm. Paketi, aksesuarları falan tamam, tertemiz bir z88. Etiketi var mıydı hatırlamıyorum bile.

[nightlord]

vay anasini ben yokken pek guzel sohbetler donmus.

ben etikete hic bakmam. Kendi cihazlarimi da ara sira acip kontrol edip, temizleyip, lehimlerden kotu gorunenleri tazeleyip, zortlayan kapasitorleri degistirip falan kullanirim. dis kasalarini da kendi keyfime ve dizaynlarima gore boyayip susleyip oyle kullanirim. Orjinal kalmasi hic umrumda olmaz, benim tarafimdan ozgunlestirilmis olmasi cok daha onemli olur. yalniz partilere falan goturdugum aktif makineleri strec film ile kaplayip port ve havalandirma deliklerini acik birakirim. Klavyeye kirli parmak degmesin hesabi.

Bunun sonucu olarak makinelerim her daim piril piril fakat orjinalinden hayli modlu hale gelirler. Zaten her makineden bir tane calisan kopya ve bir iki yedek parca disinda bi kolleksiyonum da yok. O makinelerin temel amaci kendi yaptigim/yapacagim seyleri calistirabilmeleri ve bana ilham kaynagi olabilecek baskalarinin yaptigi isleri oynatabilmeleri benim icin. bu gorevi yapabilmeleri icin temiz ve calisir halde kalmalari gerekiyor. orjinal halde degil. Zaten hicbir zaman da satmayacagim.

Yani etiket bana viz gelir tiris gider

[doMiNO]

"Koleksiyoner" olma yolunda ilerliyor olsa idim kendimi şu anda "kol..." durumunda görebilirdim. Bir "kol" olarak elimdeki cihazların hiçbirinin etiketi sağlam değil. Etiketlerinin olup olmaması umurumda da değil. Cihazı ekstra özel kılacak bir nokta arayacaksam (ki aramam) seri numarasına falan dikkat ederdim. En küçük seri numaralı cihaza sahip olmaya çalışırdım mesela. Ama açılmamış etiketin hiçbir esprisi olduğunu düşünmüyorum.

[Shax]

 Gecen ay ambalaji acilmamis (sifir) bir Silicon Graphics O2 buldum. 97 yilinda "Blow their minds, not your budget" sloganina ragmen 15.000 dolar baslangic modeli fiyati olan bir unix graphics workstation iste. O zamanlar aklim gidiyordu boyle bir seye, deliriyordum. Simdide sifir kondusyonda bir tane bulunca ikinci bir saniye dusunmedim aldim.

 Bu O2 yeni. Ambalaji jelatini etiketi bekareti bozulmamis bir sey, 97 model ama sifir. El degmemis yahu, ben acacagim ilk. Kozmetik ve fonsksiyonel kondusyonu o kadar super olacak ki, sarilip agliyacagiz birlikte. Oyle olmadi ak!

 Ne yazik ki bazi plastik parcalari fiziksel ozelliklerini yitirmis, piyasa agziyla "Gevremis". Mesela fan izgarasi uzerindeki plastik parcaya elimi atiyorum, cit; Elimde kaliyor. Base denilen siyah parcanin tirnagina dokunuyorum, ctonk; Onu da elime aliyorum. Cd-rom tray bir cikiyor, bir daha yerine girmiyor, inatlasiyoruz. Sinirlerim lacka oldu, iki dakika agliyorum uc dakika guluyorum Antidepresana baslatacak serefsiz alet beni.

 Yani kissadan hisse; Her sey vaktinde guzel. Fazla kasmaya gerek yok.

[Ref]

Mesela fan izgarasi uzerindeki plastik parcaya elimi atiyorum, cit; Elimde kaliyor. Base denilen siyah parcanin tirnagina dokunuyorum, ctonk; Onu da elime aliyorum.

olm sen nazik bir adam değilsin ki, senin "elimi atıyorum"  demeni ben biliyorum, el kol bacak ne varsa veriyorsundur makineye. eski makineleri güvercin tutar gibi tutacaksın, narin ve sakin...

[doMiNO]

Mesela fan izgarasi uzerindeki plastik parcaya elimi atiyorum, cit; Elimde kaliyor. Base denilen siyah parcanin tirnagina dokunuyorum, ctonk; Onu da elime aliyorum. Cd-rom tray bir cikiyor, bir daha yerine girmiyor, inatlasiyoruz.

İşte böyle cihazlar hep kıymet bilmeyen adamların eline geçiyor. Birkaç yıl önce de ergen bir hanım kızımız ambalajı açılmamış C128'i eline geçirip haşat etmişti. Ne farkın var şimdi senin o kızdan, sorarım sana? 

Geçmiş olsun dostum diyerek bitireyim de olay çıkmasın. 

[Shax]

 

Ne farkın var şimdi senin o kızdan, sorarım sana? 

 Ufak tefek farklar iste, buyutmeye degmez 

 Not: Vurmayin tamam.

[Ref]

Birkaç yıl önce de ergen bir hanım kızımız ambalajı açılmamış C128'i eline geçirip haşat etmişti.

Shax'in kutu açma videosunu düşünüyorum şimdi: "Elimi atıyorum, ağır ucu düşüp yere çarpıyor.. çıt.. ayağımla kutuyu itiyorum diyorum cırt, poşetini açayım diyorum sandalyeye takılıp yırtılıyor. hepsi eski alet..."

https://www.youtube.com/watch?v=GEAFgZRVANQ

Ama kabul etmek gerekir, bu kız kutuyu biz çocukken makinelerimizi nasıl açtıysak öyle açmış. Direk olaya dalıyor çekirdeğe ulaşmak amacıyla, O'nun için o stroforların marketten aldığı herhangi bir kutudaki stofordan hiç farkı yok, kutu ise biraz sonra kapını önüne konacak ve çöpe atılacak birşey. Bir daha izleyin ve 80'lerdeki durumunuzu görün bence, elimizde doğal bir kutu açılışı videosu var.

Tabii kaybedilen de çok şey var. Bir kere elinde kutulu c128 olanlar kutu içeriğinin tam ve eksiksiz olduğuna dair görsel kanıt elde edeceklerdi, bu kız sayesinde bu fırsat kaçmış oldu. Kaç kişi açılmamış bir kutuyu açmaya cesaret edebilir ki? Belki içinden listelerde gösterilmeyen reklam broşürleri çıkacaktı. Belki birçok açılmış kutuda kaybedilen küçük bir karton parçası yerinde durmayan adaptöre destek oluyordu. Belki de commodore monitörlerinin ön kapaklarının olduğu efsanesi doğruydu.

Youtube'da retro cihazlar için "ilk defa açılan" kutu videosu olmadığı gerçeği yüzünüze çarptığında sevgili sonia1234321'nın böyle büyük bir fırsatı gözümüzün önünde nasıl heba ettiğini izliyoruz, aynı zamanda bence duygusal doğruluk açısından daha doğru bir video. Two sides of a coin durumu... İkisi birlikte yapılamaz.

Sonuç, Lord Shax, bir daha ilk defa kutu açacaksanız tamamını videoya çekip içindeki tüm materyali belgelerseniz koleksiyonerler için güzel bir referans olacaktır. Youtube koymak şart değil, elinde bulunsun, ihtiyaç halinde kontrol edersin.

[Shax]

kutu ise biraz sonra kapını önüne konacak ve çöpe atılacak birşey.

 Sakin bana kutulari sakladiginizi soylemeyin 

 Filme fotografa alma konusunda usengec davraniyorum hatta pek umrumda olmuyor aslinda. Bu konuda biraz bencilim kabul ediyorum. Sadece boyle kusurlar kayit altina alinmaya deger gorunuyor gozume.

 Benim koleksiyonum simartilmis bir koleksiyondur. Sasilere temas ederken korozyona sebep olmamak icin nitril eldiven kullanirim; Antisatatik koruma ekipmani kullanmadan elime pcb almam; Buyuk parcalarin orijinal ambalajlarini ayri icerigini ayri paketleyip kaldiririm (Ambalaj yipranmasin); Nem hassasiyeti olan seyler nem kontrollu odada durur. Gel gelelim alet edevata o kiz gibi muamele eden adamin bilgisayrina bir sey olmazken benimkiler olduklari yerde ariza cikarir.

[witchdoktor]

Ama kabul etmek gerekir, bu kız kutuyu biz çocukken makinelerimizi nasıl açtıysak öyle açmış. Direk olaya dalıyor çekirdeğe ulaşmak amacıyla, O'nun için o stroforların marketten aldığı herhangi bir kutudaki stofordan hiç farkı yok, kutu ise biraz sonra kapını önüne konacak ve çöpe atılacak birşey.

En azından, 'Mesafeli Satış Sözleşmesi' gereğince, beğenmeme ya da ayıplı mal olasılığı nedeniyle kutuyu fazla deforme etmeden bir kenara ayırmamalı mıydı 1 hafta süresince?

Önemli bir konuya parmak bastın bu arada, ben de hiçbir retro makinemin kutusunu saklamamıştım yahu, ön sevişme falan da yok, direkt olaya giriyorduk alelacele...