Retrojen Forum
Retrojen Pano => Sohbet => Konuyu başlatan: dos4gw - 04 Mart 2014, 16:02:50
-
Yazıcıoğlu'ndan oyun çektirenlere duyurulur :)
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fi.eatliver.com%2F2007%2F2395.jpg&hash=3bebe777007aa6fc6f885e9269a47ff6)
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.digital-digest.com%2Fimages%2Fnewsimages_ftp%2Ffloppy_piracy_ad2.jpg&hash=7d36483bfa99bcb71efcb1702464e8eb)
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fworldofstuart.excellentcontent.com%2Ffast5.JPG&hash=791c8ac0d071bfba627d6f653cb8ea1f)
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.vintagecomputing.com%2Fwp-content%2Fimages%2Fretroscan%2Fadapso_piracy_large.jpg&hash=f384765c45a35138f30d1a041071bd41)
-
Sene sanırım '86 veya '87 idi. O zamanlar matahari ile henüz karanlık tarafta idik. IMÇ'nin arka tarafında Nora kasetçilikten 500lük ya da 1000lik koli ile boş kaset alıyor ve ekte resmini göreceğiniz Simtel teyp ile bizim evin bodrumuna kurduğumuz mekanda kopyalama-çoğaltma işleri yapıyorduk. Amstrad kasetleri böyle çift kasetçalar ile sorunsuz kopyalanıyordu.
Türkiye'de birkaç kere bu kopya yazılım meselesinden dolayı gaza gelenler ve baskın falan yapanlar da oldu. Nezih Tütüncüoğlu isminde bir Commodore bayisi, bir ara epey coşmuştu. Hatta bir dönem Ars Elektronik Sedat Abi'yi içeri aldılar gibisinden bir rivayet de dolaşmıştı ortalıkta. Bunlar İstanbul'da olanlar. Diğer şehirleri bilmiyorum. Bilen varsa anlatsın.
-
Sene sanırım '86 veya '87 idi. O zamanlar matahari ile henüz karanlık tarafta idik. IMÇ'nin arka tarafında Nora kasetçilikten 500lük ya da 1000lik koli ile boş kaset alıyor ve ekte resmini göreceğiniz Simtel teyp ile bizim evin bodrumuna kurduğumuz mekanda kopyalama-çoğaltma işleri yapıyorduk. Amstrad kasetleri böyle çift kasetçalar ile sorunsuz kopyalanıyordu.
Türkiye'de birkaç kere bu kopya yazılım meselesinden dolayı gaza gelenler ve baskın falan yapanlar da oldu. Nezih Tütüncüoğlu isminde bir Commodore bayisi, bir ara epey coşmuştu. Hatta bir dönem Ars Elektronik Sedat Abi'yi içeri aldılar gibisinden bir rivayet de dolaşmıştı ortalıkta. Bunlar İstanbul'da olanlar. Diğer şehirleri bilmiyorum. Bilen varsa anlatsın.
Bence bu 'underground dağıtım sistemi'nde 'çalışanlar' ciddi bir hizmet veriyorlardı. Düşünün, en ücra il ve ilçelerde bile oyun ve program 'çekimi' yapılıyordu. İşte bir de bu bakış açısıyla bakmak lazım. Bilgisayar kültürünün yaygınlaşmasında mutlaka faydalı olmuşlardır.
-
forumda ikinci kez paylaşıyorum ama olsun, konuya gider...
Don't Copy That Floppy (Official Video - Digitally Remastered) (http://www.youtube.com/watch?v=up863eQKGUI#)
-
Yazıcıoğlu'ndan oyun çektirenlere duyurulur :)
Ya o zamanlar orjinal oyun bulmak imkansıza yakındı. Tabii bende bir acaip orjinal oyun sevdası vardı. O zamanlar çok söyleniyordum, "ulan orjinal oyun yok, millet kopyalıyor, millet kopyaladıkça orjinal oyun gelmiyor, kısır döngüye girmiş gidiyoruz". Yakarışlarım yazıcıoğlunun koridorlarında yankılanırken, gün, boş disketlere oyun çektirmekle son buluyordu.
ps. şimdi geriye bakınca amma saçmalıyormuşum onu görüyorum. Lan mis gibi 3 kuruşa 5 köfte yaşıyormuşuz, daha ne :D
-
Ya o zamanlar orjinal oyun bulmak imkansıza yakındı. Tabii bende bir acaip orjinal oyun sevdası vardı. O zamanlar çok söyleniyordum, "ulan orjinal oyun yok, millet kopyalıyor, millet kopyaladıkça orjinal oyun gelmiyor, kısır döngüye girmiş gidiyoruz". Yakarışlarım yazıcıoğlunun koridorlarında yankılanırken, gün, boş disketlere oyun çektirmekle son buluyordu.
ps. şimdi geriye bakınca amma saçmalıyormuşum onu görüyorum. Lan mis gibi 3 kuruşa 5 köfte yaşıyormuşuz, daha ne :D
10 oyun alıp 2-3 arkadaşınla eve kapanmak gibi bir olay vardı hatırlarsan (10 oyundan genelde 2-3'ü iyi çıkardı ama introları izlemek, ilk deneyim heyecanı falan bambaşkaydı). Bilgisayarı olan herkesin çevresinde bu imkandan mahrum olan bir arkadaş grubu vardı, misafir olarak takılırdı. Oyun seçiminde son kararı 'patron' olan bilgisayar sahibi verirdi çoğunlukla ;)
-
forumda ikinci kez paylaşıyorum ama olsun, konuya gider...
Hakikaten konuya cuk oturan bir video olmuş. Ama biraz kamu spotu havası da yok değil.
Ekte de bir otobüs durağında çekilmiş bir enstantane var.
Ayrıca; madem iyi kopyacısınız, bilin bakalım bu 3. ekteki kişi kim?
-
Yahu şu Windows'u (ve Office'i) ya kırılamaz yapın da Linux'a geçsin millet, ya da (ticari olmayan kullanımlarda) bedava yapın yahu. Milleti durduk yerde süründürüp, iki arada bir derede bırakıyorsunuz.
-
Yahu şu Windows'u (ve Office'i) ya kırılamaz yapın da Linux'a geçsin millet, ya da (ticari olmayan kullanımlarda) bedava yapın yahu. Milleti durduk yerde süründürüp, iki arada bir derede bırakıyorsunuz.
MAC OS X'i 19$ civarına satılıyordu. Minör güncellemelere para almıyorlardı. Son büyük güncelleme ise tamamen bedava geldi. Bundan sonra ne olacak bilmiyorum ama bu hali bile çok mantıklı ve adaletli.
-
valla yazıcıoğluna gelene kadar da çok yol gezdik aslında. Önce semtimizdeki beyaz eşyacılardaki tüm oyunların tükenmesi ile yolun kadıköy'e düşmesi gerektiği gerçeği yüzümüze vuruldu. Sevgili arkadaşım Alp, spectrum oyunu satan bir yer bildiğini söylemişti: Kadıköyde Byte Computer!
Yaşlar 11-12, trene bin, byte'a git falan fantastik şeyler bunlar, ailelerin haberi olmamalı. 3-4 arkadaş toplanıp Byte'ın yolunu tuttuk. İlk gittiğimizde Efes çarşısının içinde binbir takla attığımızı hatırlıyorum, yahu küçüğüz biz, efes çarşısı büyük geldi nedense, perdeciler falan heryer. Nasıl görelim floresan ampulle aydınlanmış minicik dükkanı? Biz bekliyoruz ki içeriden kıvılcımlar fırlayacak, duvarlarda posterler falan. Bütün altıyolu hatim ettik, efes çarşısını bulucaz diye, çünkü içinde byte yoksa, efes çarşısı efes çarşısı olamazdı. Sonra ilk baktığımız yerin orası olduğunu anladık :D Böyle bomboş, vitrin falan yok, kapıdan girince hemen sağ tarafta duvara dayalı bir masa üzerinde bir spectrum ve opus discovery, öteki tarafta klasörler içinde dosyalar, listeler, kahverengi bir kıraathane halısı, duvarda bir IK+ posteri vardı.
İlk deneyimimizi tam hatırlamıyorum ama oyunlar pahalıydı, öyle 5-10 oyun alamamıştık. Alp "Kane"i almıştı, çok oynadık onu mesela. Ben saçma bir oyun almışımdır kesin (şanssızdım bu konuda).
Sonra neredeyse her hafta byte'a akın ettik. Çünkü oyun listesi uzundu, al al bitmek bilmiyordu. Derya abi suratsızdı ama oyunlar ondaydı :) Boş kasetle gidersen çekiyordular ama o zaman çalışmayabiliyordu, en güzeli hazır çekilmiş oyunlardan almaktı.
Arşivimde birkaç byte crack'li oyun kalmış olabilir. Onları bulup çıkarmak lazım. Mugsy ve Captain America oyununun yükleme ekranını modifiye edip byte computer reklamı hazırlamışlardı.
Şu görüntü son oyunlarda hep kullanılmıştı (elbette yazılarda byte reklamı vardı, adres vs):
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fi.imgur.com%2FbjZdkLz.png&hash=d8bcd301e489ff936446b9c77cf997b6)
yine sıkça görülen bir başka ekran olan captain america'yı herhangi bir oyunda bulamasam da çizim şu afiştekinin aynısıydı :
(https://retrojen.org/pano/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fi.imgur.com%2FPTURzX9.png&hash=5c2a6e30229e006e2da20cc53fc125b5)
90'ları bulduğumuzda, evde sega master system var amiga var. Ama spectrum'dan tamamen ayrılmam üniversiteye girene kadar sürdü. Günlerden birgün bir gittim, byte computer yok. Dükkan boş, karanlık. Yamuldum kaldım. Çok maceralı yollara saptım, ama sürreal birkaç anı geçti başımdan. Onu da başka bir zaman anlatırım.
Alco kaç senesiydi acaba Byte'ın kapanması? 90'ları bulmamış olabilir bu arada. Tarihlerle aram hiç iyi değil.
-
@Ref
Ne kadar kısır bir oyun temini geçmişin varmış yahu?
Benim Bakırköy, Kadıköy, Sirkeci, Fındıkzade, Beşiktaş, Karaköy vb'deki bilumum mekandan alışveriş yapmışlığım vardır. Şu anda orijinal oyun aldığımda, o zamanki korsan oyun alma (yola koyulma, mekana giriş ve selamlaşma, mekan sahibi ve içerdekilerle muhabbet, yeni gelen oyunlarla ilgili mini demo'lar, oyun çekimi, eve dönüş için yola çıkma, eve ulaşma, kıyafetleri bir kenara fırlatma, sistemi açma, yükleme, oynama-çözme) esnasındaki heyecanı hissedemiyorum doğrusu.
-
@Ref
Ne kadar kısır bir oyun temini geçmişin varmış yahu?
Valla senin yaşın kaç, nerede oturuyordun bilmiyorum ama bizim zamanımızda bulunmazdı öyle yerler :D Bu hikaye 1983-90 arası bir yerde.
Ama evet, benim o dükkanları folloş etme dönemim amigaya hakimiyet kurmamdan sonra gerçekleşti. Ben zx spectrumumu 1991'e kadar kullanmaya devam ettim, evde amiga olmasına karşın. Olayı tam kavrayamamışım ilk başta. Amos elime geçince kavradım mevzuyu. O zamana kadar amiga benim için master system'in bir model üstü olarak yansımıştı. Hatta amigacı bir arkadaşla bir kısım kapıştığımı hatırlıyorum, "amiga basic"in boktanlığı konusunda. Sinclair basic'den gelip amiga basic'e düşünce insan bi tuhaf oluyor tabii. Retrojen'in ilk sayısında bir amiga basic yazısı var, antikalıkları ordan görebilirsiniz.
-
Bu arada ilki tutunca 2.si de çekilmiş.
Don't Copy That 2 (Official Sequel to Don't Copy That Floppy) (http://www.youtube.com/watch?v=hUCyvw4w_yk#ws)
-
Alco kaç senesiydi acaba Byte'ın kapanması? 90'ları bulmamış olabilir bu arada. Tarihlerle aram hiç iyi değil.
Her ne kadar soru doğrudan Alcofribas'a yöneltilmiş olsa da, 1984-1991 dönemi Byte Computer tayfasından birisi olarak soruyu ilk ağızdan benim yanıtlamam sanırım daha doğru olacak. (Bu konuda gösterdiği hoşgörüden dolayı Alcofribas'a teşekkür ederim.)
80'lerin sonuna yaklaştığımız yıllarda Derya (Yalazkan) abi yaptığı işten memnun değildi. Kendisi de kod yazdığı için, kaset/disket kopyalama işinin doğrudan "emek hırsızlığı" olduğunun farkındaydı. Gerek Efes Pasajı'ndaki Byte sohbetlerimizde, gerekse de Yazıcıoğlu Pasajı'ndaki Ecom (http://retrojen.org/pano/index.php?topic=390.msg2850#msg2850) sohbetlerimizde bu gerçeği sürekli dile getirip, yapılan işin ne kadar yanlış olduğunu bizimle paylaşırdı.
90'ların başına geldiğimizde, Derya abi bu işi bırakarak yazılım geliştirmeye odaklanmayı kafasında netleştirmişti. O dönem Yazıcıoğlu Pasajı'na yapılan denetim ve baskınların, Derya abinin yazılım geliştirme isteği üzerinde olumlu etkisi olduğunu da belirtmeliyim.
İlk adım olarak, 1991 sonu-1992 başı gibi bir dönemde Yazıcıoğlu Pasajı'ndaki Ecom (http://retrojen.org/pano/index.php?topic=390.msg2850#msg2850)'u kapattı. 1992 yazında ise, Efes Pasajı'ndaki Byte Computer bünyesinde oyun çekme işine son verdi, ancak burayı kapatmadı! Yaklaşık 6 ay boyunca, bu mekanı bir ofis olarak kullanıp, daha sonraki yıllarda geliştireceği nakliye ve taşımacılık sektörüne odaklı uygulamaların temellerini attı. 1992 sonunda burayı da kapatarak, yeni bir mekana taşındı ve uzun yıllar boyunca tamamen nakliye sektörüne odaklı programlar yazdı.
Byte Computer, o dönem kaçak oyun çeken dükkanların aksine, aynı zamanda bir okuldu. Derya abi, tıpkı kardeşi Tayfun abi gibi, bir bilgisayar programcısıydı. Yaklaşık 7 yıl boyunca, bir yandan oyun çeker, bir yandan da çektiğimiz oyunların nasıl yapıldığı konusunda mesai harcar, yeri geldiğinde birlikte kod yazardık. Herkes birbirinden birşey öğrenir, yurtdışı kaynaklı kitap ve dergi erişiminin zor olduğu o dönemde elde edilen her bilgi kırıntısı Byte ortamında paylaşılırdı. Tabir yerindeyse, Byte tayfasındaki her birey, hem öğretmen hem de öğrenciydi.
Bu bağlamda; o dönem kimsenin kopyalayamadığı bazı turbo oyunların kırılarak piyasaya sürülmesi, Amiga oyunlarının başına Byte'a özel olarak ürettiğimiz introların eklenmesi, Keloğlan (http://www.amstradcpc.com/blog/?p=951)'ın Byte Computer tarafından geliştirilmesi ve Ahmet Ergen ile birlikte Paradise Lost (http://retrojen.org/pano/index.php?topic=368.0)'un temellerini Efes Pasajı'nda atmamız şans değildir! O dönem "üretim odaklı" eserler veren Ilgaz Akbaş, Ahmet Ergen (avenger), Cem Aygün (bacteria), Mert Börü (matahari) gibi isimlerin sürekli olarak Byte Computer'a "takılması", Derya abinin gösterdiği hoşgörünün ve ilerigörüşlülüğün eseridir.
-
Her ne kadar soru doğrudan Alcofribas'a yöneltilmiş olsa da, 1984-1991 dönemi Byte Computer tayfasından birisi olarak soruyu ilk ağızdan benim yanıtlamam sanırım daha doğru olacak. (Bu konuda gösterdiği hoşgörüden dolayı Alcofribas'a teşekkür ederim.)
İsimle değil bilgiyle :) Vakit ayırıp da böyle detaylı yazdığın için teşekkür ederim.
dönem "üretim odaklı" eserler veren Ilgaz Akbaş, Ahmet Ergen (avenger), Cem Aygün (bacteria), Mert Börü (matahari) gibi isimlerin sürekli olarak Byte Computer'a "takılması", Derya abinin gösterdiği hoşgörünün ve ilerigörüşlülüğün eseridir.
Altuğ ve Kıvanç'ın da eminim çorbada tuzu vardır. En azından; Byte diyince akla gelen vazgeçilmez birer demirbaş olarak.
Bir de Susa LTD ve Mustafa Dağ olayı vardır. Boş bir vaktinde onu da dinlemek isteriz aslında.
Yahu şu Windows'u (ve Office'i) ya kırılamaz yapın da Linux'a geçsin millet, ya da (ticari olmayan kullanımlarda) bedava yapın yahu. Milleti durduk yerde süründürüp, iki arada bir derede bırakıyorsunuz.
RRJ'nin ağırlığı her yerde hissediliyor. Amerikan piyasaları şimdiden bunu (http://blogs.computerworld.com/windows/23629/free-windows-forever-microsofts-future) tartışmaya başladı.
Benim Bakırköy, Kadıköy, Sirkeci, Fındıkzade, Beşiktaş, Karaköy vb'deki bilumum mekandan alışveriş yapmışlığım vardır. Şu anda orijinal oyun aldığımda, o zamanki korsan oyun alma (yola koyulma, mekana giriş ve selamlaşma, mekan sahibi ve içerdekilerle muhabbet, yeni gelen oyunlarla ilgili mini demo'lar, oyun çekimi, eve dönüş için yola çıkma, eve ulaşma, kıyafetleri bir kenara fırlatma, sistemi açma, yükleme, oynama-çözme) esnasındaki heyecanı hissedemiyorum doğrusu.
Esnaf olayı pek kalmadı da belki ondandır. Baksana bir sürü firmayı ve beraberinde de gerek sahibini gerekse de çalışanlarını hep beraber anıyoruz. Oysa şimdi gidiyorsun AVM'ye giriyorsun D&R'a tanımadığın ve iki satır dahi muhabbet etmediğin/edemeyeceğin adamdan istediğin oyunu alıyorsun. Hatta kimi zaman bu adama dahi gerek kalmıyor. Online alışverişin offline hali gibi birşey. Biz sadece, hedef odaklı data paketleriyiz, git, şunu al, gel ve oyna :)
-
Matahari teşekkür ederim. Benim için Byte'ın yeri başkadır gerçekten de. Hem nostaljik olarak, hem de sinclair'in göbeği olduğu için özel bir mekan. Kapandığında öyle ağır gelmişti ki. Bu arada tam hatırlamıyorum o kısmı, büyük olasılıkla gittiğimde ofise çevrilmişti, içerdekiler beni başka bir yerlere yönlendirmiş bile olabilirler.
Bu bilgiler şahane bilgiler, bir dahaki toplantıda soracak çok soru birikti şimdi bir anda bende.
-
Bu başlığı gördüğüm anda aklıma şu Tütüncüoğlu isimli abimiz geldi. Neler dönüyor tam olarak anlamıyorduk ama bu arkadaş ne zaman bir şeyler karıştırsa Bakırköy'deki dükkanlarda bir iki gün için oyun çekilmiyor, "yasaklandı" deniyordu. Tabii duraklayan bu çekim işleri 2-3 gün sonra tekrar, ancak yükselmiş fiyatla devam ediyordu. Arada 64'ler dergisinde bu elemanın atraksiyonlarına tepki yazıları falan çıkardı. Hatta bugün hala var olan TÜBİDER, sanıyorum ki o günlerde bu elemanın estirdiği teröre karşı ortaya çıkmış bir oluşum.
Efsanelerden UFO Bilgisayar vardı. Onlar bir şekilde bu kasetleri sanırım müzik kaseti olarak göstermeyi kafaya koymuştu. Gayet eğreti bir şekilde kendilerini savunmaya çalışıyorlardı sanırım. Kasetlerin üzerinde bandrol numarası gibisinden bir şeyler yazardı, çakma mıydı gerçek miydi bilmiyorum. İlk fırsatta bir iki görüntü koyarım buraya.
Bir de, Bakırköy'de bilgisayarcı esnafı 2-3 kere ortak hareket ederek oyun çekimi fiyatlarını birlikte yükselttiler. Hatta bu organize artışlardan bir tanesi feci koymuştu, 500 lira olan oyun çekimini bir darbede yanılmıyorsam 1500 lira yapmışlardı. Bayağı bir sarsılmıştık o haberi aldığımızda, çünkü o zamanlar temel ihtiyaçlarımız hava, su, yemek ve oyun çektirmekti.
Neyse, eski oyun çektirme anılarını ve dükkanları başka konuya saklayalım. Sevgilerle, LP