matahari, Paradise Lost oyununu duyuralı 7 yıl geçmiş. Dün gibi halbuki. matahari'nin hassasiyetlerini bildiğimiz için pek el atmamıştık bu oyuna, ama zaman geçti, iyice alıştık artık ve alıcı gözüyle tarafsız olarak bakmak şart oldu.
Bu yazının biraz derli toplusunu kendi blog'uma koyacağım (birkaç sene içinde) ama şimdilik bu başlık öksüz kalmasın diye önce buraya yazıyorum.
Öncelikle, HOL'daki linkler bir süredir kırık. BU da disk imajlarını indirmek isteyenlerinin hayallerini boşa çıkarıyor. Bu sebeple buraya direk bir bağlantı koyuyorum:
Paradise Lost Amiga ADF Sonsuz HakOyun sevdiğimiz, saydığımız bir arkadaşımız olan matahari'nin üniversite yıllarında yaptığı bir oyun. Oyunun sonunda okuduğu bölüm ve oyunun kodlanması sırasında hiçbir yan gereç kullanılmadığından bahsediliyor.
Neyse oyunumuzu yükleyelim dedik. Ve geçtik başına.
Bakınız, tamamen tesadüf ama windows wallpaper'ım ile oyundaki ekran arasında bir benzerlik var
O arkaplan benim 3.havaalanı yapımı sırasında çektiğim fotograflardan birtanesi. Tuhaf şekilde oyunun konusu ile ciddi örtüşmüş. Yemyeşil bir arazi, kamyonlar ve greyderler ile yok edildi birkaç ayda. Bu fotograf da o setten. Gerçek bir paradise lost.
Dikkat, eğer Winuae ile oynayacaksanız, Chipset bölümünde "Cycle Exact" seçmeyi unutmayın yoksa efektler hatalı görünür.
Paradise Lost bir beat'em up. Bir beast klonu diyebiliriz, ayrıca
unreal'den esinlenilmiş olan bir 3rd person ilerlediğimiz bölüm de mevcut.
Oyuna bakınca güzel bir sonuç çıkması için gösterilmiş olan çabayı görebiliyorsunuz. Efektler, sesler hoş ve hatta grafikler bile güzel iken, beast stili oyun mekanikleri oyunun tekniği kadar etkileyici değil. Yine de o dönemde makine kodu ile yazılmış, grafikleri amiganın yeteneklerinin sınırını zorlamakta olan bir başka Türk yapımı oyun bulamayacaksınız. Oyun mekaniklerini de pek takmamak lazım 16bit dönemi mekanikler hep böyleydi.
Oyun hakkında youtube'da birkaç video var:
Bu güzel bir playthrough, adam hiç susmuyor güzel:
bunda ekrandan kaydedilmiş görüntüler ve ölüm ekranı da kaydedilmiş:
Bu da yine baştan sona oynama, fakat adam inanılmaz oynuyor, bu kadar hatasız nasıl oynanmış bilemedim bu işte bir ipnelik var:
Neyse, oyun 4 bölümden oluşuyor, oyunda bir sürü bölüm sonu canavarı var. Bazı bölümlerde peş peşe 2-3 tane geliyorlar. Bunların bazıları tanıdık demo efekleri. Mesela canavarlardan biri bir dönen küp, bir diğeri vector bobs diye bilinen 2D toplardan oluşan ama 3D gibi hareket eden animasyonlu objeler. Bunlar aslında birhayli ilginç ve yaratıcı. Bu efektler oyunlarda neredeyse hiç görünmüyorlar. Oyunun en sonunda iki büyük canavar var, bunlar bana küp ya da vector boblar kadar ilginç gelmedi. Üçüncü bölümde de ekranın içine doğru ilerleme kısımları var.
Oyunun anlatısı John Milton'ın kutsal kitaptaki Adem ve Havva'nın yasak meyveyi yemeleri ile Tanrı'nın gözünden düşmelerini anlatan 10 kitaplık "Kayıp Cennet" isimli şiirinden esinlenmiş. Kitaptan dizeler oyun boyunca alıntılanıyor ve biz de Adem ve Havva'yı kandırarak biz insanların hepsinin cezalandırılmasını sağlayan Şeytana haddini bildirmek için yola çıkıyoruz. Yolda karşımıza şeytanın uşakları çıklıyor. Yanlış hatırlamıyorsam şiire göre bunlar eskiden Adem'i peygamber bellemiş yaratıklarken, Tanrı cezayı sadece insanlığa değil onlara da vermiş, şeytanın uşaklığını yaptıkları için yedikleri ağızlarında toprağa dönüşüp dökülmeye başlamış ve iblise dönüşmüşler. Bu sebepten Adem'e de kızgınlar, neden yedin ulan o elmayı gibisinden. Adem'e tıslıyorlar ve fıslıyorlar. Yanlışsam düzeltiniz. Sonra Adem anlıyor ki artık cennetten kovulmuş, ölümlü olmuş. Havva ise doğum acısı ile cezalandırılmış ve çocukları da günahkar doğacakmış. Mert İngiliz Edebiyatı okuduğu için tabi iyi biliyordur, ben Amerikan Edebiyatı okuduğum için o kadar iyi hatırlamıyorum
Sonuçta gelene geçene yumruğu çakıyoruz ve patlatıyoruz. Oyunun en sonunda ise son serpenti farklı bir yöntemle öldürmek gerekiyor, bir önceki bölümde topladığımız garip kristalleri, genelde bilardo ve bazı spor oyunlarında gördüğümüz düğmeye bas, hızlanmayı gör belli bir seviyeye gelince bas ve fırlat stili bir mekanikle canavara fırlatıyoruz. Yani bir önceki bölümde yeteri kadar canavar öldürüp kristal kazanamazsanız bitiremiyorsunuz oyunu.
Bu arada bir dipnot, ben Shadow of the Beast'i de sevmem. Sadece bir teknik sergilenmesinden ibaret gelir. Amiga grafiklerinde yeni bir çağ açmış ve matahari gibi zirveyi hedefleyen birçok programcıyı da büyük bir çukurun içine çekmiştir
Neyse ki sonra yüzlerce güzel oyun çıktı da oynadık.
Bu noktada samimi görüşlerimi bildireyim:
Oyun tasarımında kocaman bir boşluk var, fakat bu boşluk teknik çeşitlilik ile dolduruluyor. matahariden bekleyebileceğiniz gibi, oyundaki sesler oyunu ezip geçmiş, her türlü ses efekti dikkatle düzenlenmiş ve zaten 4MB'lık oyunun 2MB'ı sadece ses efektleri için ayrılmış. Grafikler böylesi ince düzenlenmiş sese göre biraz yetersiz kalmış. Çok uğraşıldığı belli, tüm ekranlar pixel pixel düzenlenmiş.
Bu arada oyun içinde disket değiştirme animasyonu, ölüm ekranı ve son ekranı gayet güzel. Oraya buraya gönderebileyim diye gif yaptım
Sonuç olarak, amatör bir girişim olarak zamanının ve kalıbının ötesine geçebilmiş, orta ölçekli bir oyun diyebiliriz. İnternet üzerindeki ilgi de hiç fena değil. Keşke zamanında dağıtımcılar destek olabilseymiş, Paradise Lost'tan daha kötü birçok oyun piyasada onbinlerce satıldı ve yüzbinlerce oynandı.
Eyyorlamam bu kadar.