Kıyamete bir gün kalmıştı. Herkes acaba mı sorusuyla cebelleşiyordu. Cuma günü beklenen kar yağışı tüm bilimsel verilerin aksine Perşembe'den bastırmıştı. Acaba bu da bir işaret olabilir miydi???
Perşembe günü öğleden sonra matahari'nin e-postasıyla kendime geldim. Özetle "Madem hava şartları kötü ve bu yüzden iş hayatı sekteye uğradı, madem kıyamete sayılı saatler kaldı, neden bunu fırsat olarak görüp dünyanın sonunu beraber karşılamıyoruz?" diyordu. Optimizasyonun dibine vurmuş matahari'den de böyle davet beklenirdi zaten. Ben de olumlu yöndeki mesajımı yolladım ve ertesi gün benim ofiste buluşmak üzere, hava şartlarından dolayı bir güncelleme gerekebileceği şerhini de koyarak sözleştik.
Ertesi gün sabah 8.30 ve 9.30'da herhangi bir sıkıntı olmadığını, ofise doğru yolda olduğumu belirtir iki tane mesaj yolladım matahari'ye. Lakin saat 11.00'e kadar mesajlarıma bir yanıt alamayınca üşenmeyip telefon ettim ve acı gerçekle yüzleştim: Mesajlarımın ikisini de 9.30'da almış ve hemen akabinde de yanıt yazmıştı. Lakin bu yanıtlar bana ancak saat 11'i biraz geçe ulaştı. Ortalama olarak 90 dakikalık bu gecikme teknolojik bir facia mı yoksa kıyamet alameti mi tam karar veremedim.
matahari ve şemsiyesi saat 12 gibi
John Steed tadında arz-ı endam ettiler. Ve Doomsday Party 2012 başladı.
Neler konuşmadık ki! Eski günler, yeni ve eski teknolojiler, projeler, platformlar, şirket stratejileri, dostlar, ortak dostlar, çocuklar, vergisi düşük ülkeler, kaliteli çaylar ve özellikle shax(detayları söylemiyorum ama shax A mı yoksa B mi olduğuna karar veremedik)...
Öğleden sonra 15.30 gibi yemek molası verdik ve yağlı-yanık döner, yağlı pilav ve yağlı ayran eşliğinde biraz hava aldık.
Muhabbet akşam saat 19.30 civarında sona erdi ve evlerimize dağıldık. Lakin kıyamet falan kopmadı, biz hasret giderip muhabbet ettiğimizle kaldık.
Kapanışı ise "vur patlasın çal oynasın, gelen kıyamet olsun en kötü günümüz ise böyle olsun" mottosu ile ekteki resimdeki gibi yaptık.