Elbette üzücü bir gelişme...
Ve fakat;
a.) "Türk Oyun Sektörü" diye bir kavram varolmamasına rağmen, neden hala varmış gibi düşünüp bu tür haberlere şaşırıyoruz? Kendimizi kandırmıyor muyuz? Bırakın oyun pazarını, bu ülkede artık bilişim pazarı bile sektör olarak sınıflandırılmıyor! (bkz:
http://www.bthaber.com/bilisimin-onlenemeyen-dususu/) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin kabul ettiği 30+ sektör dışındaki tüm "pazarlar", ülkeye sağladıkları
ihmal edilebilir girdi hacmi sebebiyle yan sektör başlığı altında bile incelenememektedir. - Bu bağlamda, ülkemizde bir oyun firmasının 10 sene ayakta kalabilmesi mucize sayılır!
b.) Bu tür konular ülkemizde maalesef fazlasıyla dramatize edilir. Özellikle de firmaların bizzat kendisi tarafından! Her Türk oyun firmasına, Nintendo misali bir asırı devirecekmiş gibi bakılır. Oysa, firmalar gelir geçer, insanlar yaşar göçer... Önemli olan, ardımızda bıraktığımız eserlerdir. Bu eserlerin insanlığa olan katkısı ne kadar büyükse, eser sahibi de o oranda tarihteki yerini almış demektir. Mazeretler, "ama"lar, "keşke"ler ve ötesi; hepsi duygusal sözler... Yaşananlardan ders almalı,
"bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" diyerek sayfayı çevirmeli, ve bir sonraki projeye odaklanmalı
Türk oyun firmaları / kişisel oyun girişimleri;
- duygusallıktan ve kişisel tutkulardan uzak durduğu,
- rasyonel düşünceyi egemen kıldığı,
- vizyon/emek/sermaye sağlayanların kaprisleri yerine, kullanıcı (müşteri) taleplerine kulak verdiği,
- ve elbette, küresel pazarları hedeflediği sürece,
başarı kaçınılmazdır.