Şimdi nightlord'un sürekli şikayet ettiği şeyi yapacağım, eğer TLDR derseniz önemli değil, küsmem
Sanırım burada tartışılan şey, neyin sanat olabileceğinden çok, dijital oyunun külliyen bir "sanat dalı" olarak kabul edilmesidir. Tekrar edeyim, dijital oyunu plastik malzeme olarak kabul etmekten ziyade, sanat dalı olarak kabul edilmesi tartışılıyor.
Yani yaptığınız endüstriyel bir ürün de olsa, bu sanatın endüstrileştirilmiş bir halidir. Yani "Hadise" bir albüm çıkardığında bu elbetteki endüstriyel, ticari bir üründür fakat aynı zamanda -vasat da olsa- bunun sanat eseri olduğu bir gerçektir, çünkü müzik bir temel sanat dalıdır. Sanatın metalaştırılması çok tartışılmış, genel geçer bir konudur. Diğer taraftan mercedes harika arabalar üretse de, bu üretim sanat değildir. Fakat andy warhol bir mercedes'i newyork'da sanat eseri olarak sergileyebilir. Bu, sanatsal söylemdir, araba burada plastik malzemedir. Fakat araba üretimi bir sanat dalı değildir.
Oyun nedir? Zor bir sıfat tamlaması yazacağım hazır olun:
Oyun, oyuncuların yetenekleri doğrultusunda sonuçları değişken fakat ölçülebilir olan çeşitli kurallar tarafından kısıtlanmış yapay bir çatışmaya girdikleri sistemler bütünüdür.Buradaki belki en vurucu nokta "yapay bir çatışma" kısmıdır. Lakin nightlord hatırlayacaktır, cgtr'de scriptwriting101 dersinde 12 basamaklı yapıdan bahsetmiştim. Bu yapının temeli dramaya dayanmaktadır (bkz. aristo'nun poetika'sı). Bu durumda aslında sanatın temel yapı taşı dramadır. Drama bir çatışma ortaya koyar. Bu herhangi birşey olabilir. Spermli peçete ortaya devasa bir çatışma ortaya koymaktadır. Öyle etkilidir ki, hiç alakası olmayan kurumlar için içine karışmıştır. Buradan drama doğar. Dramatan anlatı doğar. Anlatıdan anlam doğar. Bunun gücü sanata giden yoldur. Şiir, müzik, dans, çatışma yoksa sanat yoktur.
Dikkat edin, aşağıda *tartıştığım* hiçbir şeyden emin değilim, sadece fikir yürütüyorum.Bakalım:
1.
Marcel DuchampŞimdi yine bakalım:
2.
Mondrian, bilmiyorum zx spectrumcu olduğum için mi, piet mondrian abstract sanatçılar arasında kişisel top5'im içindedir (kendi iç çatışmamın tetiklenmesi).
3.
ve son olarak monet,
Çok severim. İstanbulda 6 ocağa kadar sergileniyor. Tabii birçok arkadaşım "menemen" benzetmesinde bulundu.
Bunların hepsi birer çatışma barındırmakta. Çatışmayı, dolayısı ile dramayı resmin içinde aramanıza gerek yok. Olgun bir sanatçı otomatik olarak gerçekte yatan çatışmaları umursar, hapseder ve afişe eder. Sanatçı tarafından ortaya koyulan gerçek, farkındalığı arttırır ve bilinci genişletir, diğer taraftan sentetik gerçeği yok eder. Yani olaylara farklı şekilde bakmanızı sağlar.
Şimdi oyunlara geri dönelim. Tetris. Sanat mıdır?
Raph Koster'in ünlü nazi tetris'ine bakalım.
Bu tetris'te, farklı şekillerde yukarıdan düşen ölmüş yahudileri çukura sığdırmanız gerekiyor. Oyundaki görseller ve şekiller oyun deneyimine çok büyük farklılıklar kattığı gerçektir. Dikkat edin bu görsel ögeler oyun mekaniğinin dışındadır, yine de oyunu oluşturan ögelerdir, ayrı düşünülemez. Demekki küçük ya da büyük her oyun, ve bunları her türü bizde duygusal tepkiler oluşturmaktadır. Bu dijital oyunu mesaj taşıyan bir kanal olarak çok etkili kıldığı kesindir. Çatışma da oyunun doğasında olduğundan dolayı oyun bir sanat dalıdır.
Son olarak, sanatçı olgunlaştıkça üst katmanlarından, yüzeyden kurtulur. Böylece üretimleri çok daha yoğun ve sanatçıyı tüketen bir hale gelir. Bu şekilde yaratılan iş, sanatçının en derin hislerinden oluşur, marcel duchamp ya da bedri baykam örneklerindeki gibi.
Henüz oyun yaratıcıları o seviyeye gelemediler, ama gelemeyecekleri anlamına gelmiyor. Örneğin,
"Dear Esther", gerçekten bir oyun olup olmadığını bile tartışabileceğiniz bir oyun.
Journey, platformer gibi görünse de değil.
Another world, eric chai'nin başyapıtı.
Çatışma, anları, form ve en önemlisi etkileşim bu tür oyunlarda öne çıkıyor. Bunlar dijital oyunun sanat formu özelliklerini taşıdığını, oyun geliştiricilerinin "sanatçı" olarak kabul edilebileceği bir noktaya geldiğini gösteren örnekler.
Fakat henüz hiç girmediğimiz bir alan var ki, bence dijital oyunun tam olarak sanat dalı olarak kabulünü garantileyecek, benzersiz bir özellik: "Emergent gameplay" diye tabir edilen, oyunların tasarımları yanında kendi kendine genişleyebilme özelliği. Oyunlar çalışan sistemler bütünü olduğu için aslında yaşayan organizmalara benziyorlar. Bazen tasarımcının hiç de hesap etmediği yerlere gidebiliyor durum. Örnek, frontier oyuncularının buffer overflow sorunundan dolayı 65536 ışık yılı uzağa 1 litre benzinle zıplayabilme özelliği sayesinde wormhole kullanarak çok ekonomik şekilde yıldızdan yıldıza ulaşabilme keşfi oyunun ömrünü yıllarca uzatmıştı. Ya da Wikipedia'da yazan Peter Molyneux'nun (fable'da) başına gelen olay, kendi kurduğu sistemler bütünü sayesinde, bazı oyuncuların akıl almaz oyun oynama şekilleri geliştirmesi gibi. Ki bu trend yeni oyun tasarımında önde giden bir yöntem. İyi oyun emergent olmalı. Farmwille tuttu çünkü millet o koyunlarla yere adını yazmaya başladı vs.
Tabii bunların tamamı akademik. Kendimi blade runner'daki Dr. Eldon Tyrell gibi hissettim.
Neyse duramayacağım galiba... Ceketimi alayım ben, şu deli gömleğini çıkarmak ne zor yahu....