Olmuyor ama efendim böyle! Başlığın sahibi
@Bora66 beyefendiden rol çalmamak ve C64 tamiri konusunu sulandırmamak için bilhassa detaya girmekten kaçınıyorum, ama
@Ref,
@Skate ve
@Alcofribas beyefendiler beni Pandora’nın kutusunu açmaya zorlayarak "emulation vs real thing" polemiğine çanak tutuyorlar!
Madem öyle, siz istediniz…
"Önce gaz ve toz bulutu vardı" diyerek başlayayım o zaman.
Şaka bir yana, SID öykünmesi hakkında son söyleyeceğimi başta söyleyeyim;
"Taklitler aslını yaşatır". - (Not: Maalesef bu yakıştırma güzel Türkçemize eksik çevrilmiş. Oscar Wilde’ın orijinal sözünü
"Taklit, sıradanlığın yüceliğe sunabileceği en içten iltifat şeklidir." diye çevirebiliriz.)
Elbette ki matahari konuya kat be kat hakim.
Estağfurullah, hepimiz birbirimizden öğreniyoruz.
Bir de SwinSID ve ARMSID olayımız var. Acaba onlarda performans/uyumluluk ne seviyede başarılı?
Hah... Tam üstüne bastın!
Son mesajımda
Gerçeğe "yakın" öykünme için günü kurtaracak nitelikte çözümler mevcut
derken, tam da bu (ve benzeri ürünleri) kastediyordum. İzninle, "günü kurtarmak" ile ne demek istediğimi biraz açayım.
Örneğin;
Eğer aynı anda 20+ kanal ses duyduğumuz şarkının bir pasajında tatlı bir SID dokunuşu yapılacaksa, linklerini verdiğin ürünler bu işi görür. Sonuçta kullanılan SID melodisi/efekti 20+ kanalın içinde kaynayıp gidecek. Kulak ve beyin kombinasyonu bu sesin SID’e ait olduğunu size hissettirecek, ama sesin kalitesi konusunda bir geribildirimde bulunamayacak çünkü o sırada başka sesleri ayrıştırmakla meşgul olacak. Algı, böyle bir şey.
Eğer şarkı 10 kanaldan az ve kullanılan SID partisyonu çok dominant ise (örneğin şarkının tüm bas partisyonunu sırtlıyor ya da çılgın bir synth solo ile melodi dinamiğini yukarı çekmeye çalışıyor ise), işte bu durumda kulak ve beyin kombinasyonu size "SID tonunda bir sorun/eksiklik var!" mesajını anında iletecektir. Bu tür senaryolarda günü kurtarmak söz konusu değil, mutlaka orijinal retro ekipman kullanmak gerekiyor.
SID gurularını memnun edecek mükemmellikte "accurate" bir donanım/yazılım maalesef henüz mevcut değil.
Bu konuda "fazla hassas", "önyargılı" ve hatta "yobaz" olduğum kanısına varabilirsiniz. Uzaktan bakınca bazen ben de o tuzağa düşebiliyorum. Bu yüzden, konuya bir de aşağıda argümanlarını açıklayacağım perspektiften bakmanızı rica edeceğim…
Şimdilik şöyle karşılaştırma videoları da var.
Neden bu tür videolarda odyofil camiayı tatmin edecek seviyede bir spectrum analyzer çıktısı bulunmaz? Neden satışa sunulan ürünün websitesinde frequency response vs. harmonic distortion eğrisini orijinal SID ile karşılaştıran bir .PDF bulunmaz? Neden orijinal SID ile tanıtılan ürünün ses örneklemeleri profesyonel ses ekipmanları ile kaydedilmiş 24-bit 96kHz .WAV dosyaları eşliğinde karşılaştırılmaz? Kayıplı YouTube ses sıkıştırma algoritmasından geçmiş bir videoyu görüp sipariş vereceğimi düşünüyorlarsa, çok yanılıyorlar. Kaldı ki, bu (ve benzeri) ürünlerin teknik speclerini okudukça olayın vahameti daha da ortaya çıkıyor!
ARMSID websitesinden alıntılıyorum:
- "Significantly lower noise level and less interference from the power supply than the original "Bir de gülücük atmış... Ne diyeyim, iyi halt ettin! - Hybrid (aynı anda hem analog hem de sayısal devre elemanları/katları bulunan) ses ekipmanlarının en büyük özelliği, "signal bleeding" dediğimiz olay. SID’deki analog tadı, tuzu, baharatı bize sunan faktörlerden birisi bu. SID’in çalışırken adeta bir Xenomorph gibi hırlaması-tıslaması ve komşu devre elemanlarından kaynaklanan girişim (interference) ile zaten orijinalinde kirli olan waveformları iyice bulamaç haline getirmesi, müzikal açıdan "çok tatlı bir arıza" olarak niteleyebileceğimiz bir özellik. Birkaç milyon dolarlık SSL konsollarda bile var bu lezzetli sorun. 23 numaralı kanaldaki bas gitarın düşük (ama hissedilir) desibelde 22 ve 24 nolu komşu kanallara "sızması", bu işin doğasında var. Güç katından gelen girişim de ayrıca lezzet katar! PreSonus'un bunu farkedip Studio One'ın içerisine "console summation" özelliği olarak eklemesi, bu konuya gösterilen hassasiyet açısından güzel bir örnektir... Bu bağlamda, ARMSID'i tasarlayan mühendisin güç katından SID'e sızan gürültüyü temizleme çabası, rahmetli Joe Cocker'ın alametifarikası olan hırıltılı sesini düzelttirmek (!) için ameliyat olması gibi bir şey.
- "Filters completely transferred to digital form, emulated by float point arithmetic."Bir de üstüne gaz döküp kibrit çaksaydın bari! Bir mühendis hangi akla hizmet ederek geribeslemeli (feedback) analog filtre devresini single precision floating-point unit IEEE 754 uyumlu bir işlemci olan ARM Cortex-M4 ile modellemeye çalışır, gerçekten anlayamıyorum. Universal Audio’nun UAD-2 kartlarında kullandığı 40-bit floating-point precision ile çalışan Analog Devices SHARC 21369 DSP çipleri bile Moog Ladder filter öykünmesi için yeterli sayısal hassasiyete sahip değilken (bu benim görüşüm değil, akademisyenlerin genel kanaati), MOS 6581’in analog filtresini (hem çipin içindeki filtre katını hem de çipin hemen yanındaki cutoff frequency marker kapasitörlerini) 1 bit (sign) + 8 bit (exponent) + 23 bit (fraction) = 32 bit ile modellemek, gerçekten çok amatörce bir girişim. Elbette
"ama adam kodu ona göre optimize etmiştir" diyecekler çıkacaktır; hemen yanıtlayayım. Yazılım mühendisliği bağlamında, sayısal hassasiyet eksikliklerini ve hesap hatalarını gidermek amacıyla yeni algoritma geliştirmek ve/veya kod optimizasyonu yapmanın maalesef hiçbir anlamı yok, çünkü işlem hassasiyeti (precision) olmadan "accuracy" elde etmek mümkün değil. Matematiksel ifade seviyesinde konuşursak; özünde analog olan sinyali işleyecek bir kodun, discreet veri setleri/fonksiyonları kullanmak yerine, sürekli (continuous) ölçekte veri setleri/fonksiyonları "sonsuza mümkün olan en yakın hassasiyette" kullanması, zaten bu işin olmaz ise olmazı. "Analog" kavramının doğasında olan bu gerçeğe kafa tutmanın ya da görmezden gelmenin bir anlamı yok. Sonuçta bu gerçeği kabul etmek ve ona göre kod yazmak durumundayız.
Ben size demedim mi, açtırmayın Pandora’nın kutusunu diye?!