Önce fotolar, karşınızda yeni Samsung soundbarım, modelini şu an için yazmıyorum:
Şimdi de hikayesi, umarım çok kafa ütülememişimdir:
Yıl 2001. Birader sene olmuş 2025, yeni aldığın soundbar'ın hikayesi nasıl 2001'de başlar dediğinizi duyar gibiyim. Dua edin big bang'e bağlamadım. Güzel bir hikaye(bence), bir dinleyin.
9/11'in 3-4 ay öncesi. 2000 Eylül'de mutfak stajı için 1 senelik Atlanta'ya gitmişiz bir arkadaş ile. 2001'in yaz aylarında orada büyükçe bir AVM'ye gittik. Çok net hatırlamıyorum, zannediyorum Bang&Olufsen'in showroomu idi. İçeri girdik. Ses sistemlerine bakıyoruz, pek de anladığımız bir olay değil. 3-5 dakika sonra bir eleman geldi, dedi arka tarafta demomuz var, izlemek ister misiniz? Dedik ok bro. Arka tarafa gittik, baya ufakça bir sinema salonu kurmuşlar. Tabi ses sistemi vs görünürde olduğu gibi. Işıklar söndü, projeksiyon çalıştı. Biz heyecanla bekliyoruz ne olacak acaba. İlk önce perdeye bir kitabın ilk sayfası yansıdı. Ses hiç yok. Kitapta yanan bir bina tasvir ediliyor. İnsanlar kaçışmakta, itfaiye araçlarının sirenleri, koşan itfaiyeciler, su sıkan itfaiyeciler, tam bir kaos ortamı tasvir ediliyor. Sonra ekran karardı. Bu sefer Kitapta tasvir edilenlerin mini filmi geldi ekrana. Ses gene hiç yok. itfaiyecilerin yüz ifadeleri, yanan bina, muazzam bir çekim yapmışlar. Sonra gene ekran karardı. Sonrasında görüntü yok, sadece yüksek ses. Kitapta tasvir edilen, ufak bir filmi çekilen görüntülerin sesi: İtfaiye araçları acı acı bağırıyor, yangından kurtulmayı bekleyen insanların acı yakarışları, itfaiyecilerin birbirlerine bağırışları, taziykli boşalan suyun sesi... O sırada tüm duygularımız tavan yaptı ve şairin ne demek istediğini anladık: Şair kısaca şunu diyordu: Birader, pardon, bro, ses olmazsa duygunun %70'i yoktur, bir lezzet alamazsın.
Gösterim bitti, bizi demoya davet eden arkadaş geldi. Yüz ifadelerimizden çok keyif aldığı belliydi. Son bir demo yaptı bize. Aynı sesi verdi, 10 saniye sonra subwoofer'ın hava çıkış deliğine, deliği kapatacak büyüklükte bir top dayadı. Subwoofer'ı iptal etti yani bir nevi. Ve sesteki bütün yoğunluk gitti sanki birisi büyü yapmış gibi.
Demo bitti, biz şaşkın halde çıktık. Şanslı bir şekilde eylül öncesi benim güzel ülkemize dönmem gerekti. Bu demo aklımda kaldı ama ses sistemi hakkında bir girişimim olmadı. Neden? Hiç bir fikrim yok.
Fast forward to 2024 Eylül. Salonda otururken bir vahiy geldi. Vahiy'de şöyle deniyordu: Evladım, artık bir ses sistemi almalısın. Tamam, vahiy kısmını abartmış olabilirim ama birden ses sistemlerine takıntılı bir hale gelmiştim. Birisi sanki bir düğmeme basmıştı. Pis bir huyum vardır, bir şeye takıntı yaparsam, onu çok pis araştırırım, aylar boyunca kendime rahat vermem, rüyamda bile görürüm. O aşamadan sonra zaten almama ihtimalim yoktur, sadece seçenekler vardır. Çok seneler öncesi bir deniz akvaryumu kurmaya karar vermiştim. Çok gereksiz bir hobi olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim(Tatlı su değil deniz akvaryumu). Deniz akvaryumlarında sistemi filtre etmeye yarayan protein skimmer adında bir filtre var. Bu filtre gelen suyu hava ile yoğun bir şekilde karıştırıp partiküllerin üst kapta birikmesini sağlayan muazzam bir sistem. Ne yazık ki tatlı suda işe yaramıyor yoğunluk farkından dolayı. Neyse, ben bu protein skimmer işine kafayı taktım. Bir gece protein skimmer protein skimmer diyerek sayıklamışım, durumu anlayın yani. Lafı dolandırmayayım, çokta düşük olmayan bir sistem kurmak için kolları sıvadım. Ne de olsa bir kere alınan, her zaman kullanılan bir şeydi değil mi? Hem de o kadar çalış çabala, o kadar lüksümüz olsundu di mi? Bu son iki cümleyi yazımız boyunca bir kaç kez daha duyacağız zannedersem. Nasip...
Vahiy gelince deli gibi sistem araştırmaya başladım. Reddit olsun, karşılaştıma siteleri olsun vs... Bu konuda ufak bir özet geçeceğim, almak isteyen olursa belki karar verme konusunda bir yararım olabilir. Tabi ki bütçe büyük bir faktör, kendime o zaman 5-7 bin arası bir bütçe belirlemiştim
Ses konusuna girince önce audiophile denilen arkadaşlardan bahsetmemek olmaz. Bu arkadaşlar mükemmel ses kalitesine ulaşmak için, en saf sesi üretebilmek için binlerce, hatta onbinlerce dolar harcayan arkadaşlar. Kurdukları sistem, bir AVR(Audio/Video Receiver) ve buna bağlı hoparlörlerden oluşuyor. AVR'lerin çeşidi çok, hoparlörlerin çeşidi çok. Ucu bucağı olmayan bir ekosistem. Sıfır bir sistem almaya kalksanız rahat 2000 dolardan başlamanız lazım. Ekonomik bir yolu var, 2. el satın almak. Ancak süreç çok yavaş işliyor. Lakin 2. el sitelerini sağlam takip edip istediğiniz bütçede ve özellkte AVR ve çeşitli hoparlörleri bulmanız lazım. Bulmanız da yetmiyor, işten anlamanız lazım lakin sizin anlayamacağınız defoda ürünleri size kaktırmaları çok kolay. Bir arkadaşımın bu dediğim yoldan sistem toplaması 3 seneyi bulmuş. Bu sebeple bu yolu tamamen es geçtim. Zira benim bırakın seneyi, en fazla bir ay içinde almam lazım. Yoksa beynimde 7/24 dönecek ve sonunda ses sistemi bossları rüyamda beni kovalamaya başlayacak.
Bu noktada soundbar konusu devreye girdi. Soundbarlar biliyorsunuz, en basit haliyle TV altına konulan ve içinde 2 hoparlörü olan, yerde de subwoofer'ı olan bir sistem. Bu sisteme 2.1 deniyor. "2" hoparlör, "1" subwoofer sayısını temsil ediyor. Soundbarlar ilk çıktığında audiophile arkadaşlar tarafından yerden yere vurulmuş, baya tü kaka ilan edilmişler. Ancak biraz araştırdığımda yeni çıkan soundbarların ilk başta çıkanlar kadar kötü olmadığını farkettim. Hatta oldukça iyilerdi. Reddit'te AVR sistemini satıp belirli soundbara geçenlerin oldukça memnun olduklarını görünce tamam dedim.
Burada şunu belirtmekte yarar var: Ses konusunda bizim gibi audophile olmayanlar için iyi ve kötü çok görece ve çok geniş bir spektrum var. Bu ne demek, şöyle izah etmeye çalışayım: Diyelim ki ses sistemleri ile ilgili bir merakınız yok, buna bağlı olarak kulağı olmayan birisiniz ve TV'nizi kendi hoparlörleri ile mutlu mesut kullanıyorsunuz. Ucuz bir 3.1 sistemi(Neden 2.1 ya da 2.0 değil buna birazdan değineceğim), ucuzdan kastım Samsung, jvc, vs gibi bir markanın budget sistemleri, yoksa yumatu'dan bahsetmiyorum, alıp kurduğunuzda diyeceğiniz şey kısaca şu: Bu çok iyi, bundan daha pahalısına ne gerek var, iyi ki almışım. Bu bahsettiğim sistemlerin ürün yorumlarına bakarsanız, aynen bu şekilde yorumlar göreceksiniz. Ancak bir üst klasmana geçilince ses kalitesi bariz bir şekilde gelişiyor ve evet bu daha iyi diyorsunuz.
Soundbarları araştırmaya başladım. Daha henüz marka model hiç bir fikrimiz yok. Denk geldi bir Samsung showroom'una gittik hanımla. Önce düşük fiyatlı bir modele baktık, 5000 TL civarı bir şeydi. Tam hangi seri hatırlamıyorum ama 2.1 olduğunu net hatırlıyorum. Ses yüksek çıkıyor ama bir sıkıntı var, sanki çok net değil. Sonradan bunun sebebinin merkez hoparlör olmadığı için, yani sistem 3.1 olmadı için böyle olduğunu anladık. Bu bardan sonra en üst seri olan Q serisinden Q600'e baktık. Kendisi 3.1.2 destekleyen bir sistem olarak geçiyor. Yani önde sağ, merkez ve sol olmak üzere 3 hoparlör, arkada sağ sol 2 hoparlör ve 1 subwoofer. Fiyatı 10bin TL civarındaydı ve arka hoparlörleri kutuya dahil değil. Sonradan isterseniz ekleyebiliyorsunuz ama burada büyük bir AMA var, ülkemizde arka hoparlörleri bulunmuyor. Neyse, sesleri karşılaştırılınca, arada ki fark gece gündüz gibiydi. Sonrasında Q700'e baktık. Arada fark var mıydı yok muydu bilemedik ama şunu anladık, Q serisi kesinlikle çok iyi ses veriyordu. Ancak her halukarda 10 bin TL benim bütçeyi oldukça aşıyordu.
Bu esnada ne yazık ki Q serisinin Dolby Atmos'u desteklediğini öğrendim. Tamam Dolby'nin ne olduğunu biliyordum ama Atmos'un ne olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Ama gene de heyecanlanmıştım, Dolby yaparsa iyi olmalıydı değil mi? Sonradan araştırınca Atmos'un surround sesin dibi olduğunu anladım. Standart bir surround sistem 3.1.2 olarak geçiyor. Yani önde sağ merkez ve sol olmak üzere 3 hoparlör, arka da sağ sol 2 hoparlör ve 1 subwoofer. Atmos bu işi bir üst noktaya taşıyıp tavana ve sağ sol duvarlara konan hoparlörler ile 3 boyutlu bir hale getiriyordu. Burada aklıma gelen soru tabi ki şuydu: Q600 gibi bir sistem, sadece kutusundan çıkan 1 subwoofer ve 3 ön hoparlör ile nasıl atmosu destekleyebilirdi? Tavandan ve duvarlardan sesi nasıl verecekti. Bunu da araştırdım. Olay şu, Soundbar'ın ve ayrıca alınırsa arka hoparlörlerin tavana ve duvara bakan kısımlarına da hoparlör konmuştu. Bu hoparlörler tavandan ve duvardan sesi yansıtarak yukarıdan ses gelirmiş gibi bir etki veriyordu. Bu zorlama gibi gözüksede benim için sırf arkadan gelen ses bile oldukça tatmin ediciydi.
Atmos'u duyduktan sonra tabi surround sistemlere merak sarmaya başladım. Ne de olsa almışken surround olsa daha iyi olur değil mi? Bu konuda gene Samsung üzerinden yürüdüm. Seçeneklerim q600, q700, q800 ve q990 idi. 990 dışındakiler arka hoparlörleri olmadan geliyordu ve önceden belirttiğim gibi ülkemizde satışları yoktu. Ülkemizde neden satılmadıkları konusunda Samsung'dan tatmin edici bir cevap tabi ki alamadım. Bir yandan hangi marka konusunu araştırırken net bir şekilde gördüm ki bu konuda Samsung açık ara önde. Neden? Çünkü arkadaşlar 2017'de Harman Kordon ve JBL'inde sahibi olan Harman International'ı satın almış 8 milyarcık dolara. İnsanlık için küçük, know how için büyük bir para. Ya da tersi mi olmalıydı, bilemedim, saçmalamışta olabilirim.
Şimdi markamız belli oldu: Samsung
Serimiz belli:Q
Sıra geldi numeroyu belirlemeye: 600/700/800/990. İyi de birader dediğinizi duyar gibiyim, hani senin bütçen 7.000 di en fazla. Haklısınız. Bunu bende dedim kendime. O yüzden 700, 800 ve 990'ı direkt eledim ve Q600'ü incelemeye koyuldum. Artık 3.000 TL kadar fazla verecektim ne yapalım. Ne de olsa bir kere alınan, her zaman kullanılan bir şeydi değil mi? Hem de o kadar çalış, çabala, o kadar lüksümüz olsundu di mi? Hem daha sonra yurtdışında arka hoparlörleri ekleyebilirdim.
Bu noktada q600 ve q700'ü karşılaştırmak gibi bir hata yaptım. Forumlarda incelediğim kadarı ile Q600 ve Q700 arasında belirgin bir fark vardı. Aralarındaki fiyat farkı ise 3.000 TL kadardı. Almışken bir 3.000 daha verip q700 mü almalıydım? Buna gerçekten değer miydi? Ama ne de olsa bir kere alınan, her zaman kullanılan bir şeydi değil mi? Hem de o kadar çalış, çabala, o kadar lüksümüz olsundu di mi? Bu noktada olayın nasıl sonuçlanacağını anladığınızı varsayıyorum. Pseudo vektörleri her aksiste çevirebilen insanlarla aynı forumdayım ne de olsa. Ama anlamadıysanız problem değil. Ben zaten pseudo vektörün bile ne olduğunu bilmiyorum, ne olduğunu bilsem takla attırırım ama o da eksiğimiz olsun. Bu arada bu pseudo vektör esprisini kullanıyorum çünkü assembly programlama vs konusunda örnek verebileceğim başka hiç bir şey yok zira benim için voodoo gibi bir şey. Batman Forever demosundan gördüğüm için zor bir şey olduğunu varsaydım.
Konu dağıldı, toparlıyorum. Bunun üzerine q700'e yoğunlaşmaya başladım. Arka hoparlörleri q600'den daha iyiydi, q700'ün ayrıca alınan arka hoparlörlerinin hem tavanı, hem duvarları hedef alan hoparlörleri vardı. Acaba arka hoparlörleri yurtdışından bir şekilde getirtirsem bana kaça patlardı? 700'ün hoparlörleri, eğer bir yakınım yurtdışından getirirse 10bin TL.'yegelecekti aşağı yukarı. Yani 13-14'e barı alsam, 10'da surroundlar olsa 23'e filan hallolacaktı iş. Bütçeyi aşıyor mu? Evet. Pahalı mı? Evet. Ama ne de olsa bir kere alınan, her zaman kullanılan bir şeydi değil mi? Hem de o kadar çalış, çabala, o kadar lüksümüz olsundu di mi?
Bu aşamada 800'ü direkt atlayarak 990'a kafa yormaya başladım. bir 8-9 bin daha verip 990'ı almak mümkündü. Olaylar burada çok hızlı ilerliyor gibi gözüksede bu süreç haftalarımı aldı öyle diyeyim. 990'ı incelemeye başladım. Sistem 12.2.1. Hoparlöre doyamamışlar anlayacağınız. Ve işin en güzel tarafı arka hoparlörle beraber geliyor. Ve araştırmalarıma göre tartışmasız bir şekilde çok iyi bir sistem. Yukarıda AVR sistemi satıp soundbar alanlardan bahsetmiştim ya, işte bu barı almışlardı. Eylül ayında başlayan araştımalarım 2 ay sürünce tabi kasıma kadar geldik. Kasım malum muhteşem kasım, muhteşem cuma vs. O aşama da hala tam karar verebilmiş değildim. Kafa gidip geliyor. Bu sebeple cimri.com'da 600, 700 ve 990 serilerini takipe aldım. Kasım'ın sonuna doğru, ay başı 34 civarı olan bir 990, 29.990'a düştü. Bu sırada Kuveyt Türk bankasının bir kampanyasından haberim oldu. Arkadaşlar 5 seneye kadar %2 faiz ile kasım ayına özel kredi veriyorlardı. Faizin 4-5 puan olduğu o dönemde %2 bedava demekti, hiç kaçırmadım. Hemen bankaya gittim, hesabı açtırdım ve 36 ay taksit ile cihazı satın aldım. Mutlu son mu? Hayır, ne yazık ki değil.
Ürünü kargoya verdiler.Bir gün sonra sabah saat 8.00'de hepsijetin deposuna ulaştı ve tam 8.01 de anında iadeye düştü. Şaka gibiydi, neden iade ediliyordu? İşin daha komiği yollayan şirket zaten Ankara'da idi. Hepsijet ile bir kaç konuşmadan sonra ürünün büyüklüğü sebebi ile iade edildiğini, yanlış kargoya verildiği söylendi. Ben tabi kendi kendime saydırıyorum, ulan diyorum ne kadar büyük olabilir?? Bu hayal kırıklığından 3 gün sonra başka bir Ankara satıcısından aynı ürünü buldum. N11'den ödeme yapıp bu sefer mağazalarına gidip teslim aldım. Bana kargo olarak sadece bir zarf yolladılar

Mağazaya gidince hepsijetin neden iade ettiğini anladım çünkü kutuyu tek kişinin kaldırması mümkün değildi. Hem oldukça uzun hem de çok ağırdı. Evet mutlu sona çok yakınız artık. Bar'ı eve taşıdım, bir gün sonra servis gelip kurulumu yaptı ve en yüksek ses ayarında çalıştırmak zorunda olduklarını söyledi. Gözlerim yerinden fırladı ama yapacak bir şey yoktu. Bir on saniye kadar apartmanı yerinden oynattıktan sonra servisi uğurladık. Yalnız o aşamada benim aklımda hala şu var: Acaba gerek var mıydı? Dedim haydi Prime'dan bir şeylere bakalım. Şans bu ya, Expanse gözüme çarptı. Expanse'in introsunda en başta yoğun bir bas sesi varmış meğer, hiç farketmemiştim. Expanse'i açtım ve BAAAMMMM, çok yoğun dolu dolu bas gümledi, sonra ardından bir daha, sanki sinemadaydık. İşte o an evet dedim, doğru kararı vermişim
@Alco , sana bahsettiğim Diderot etkisi bir süre sonra devreye girdi. Lakin 100 seviyesine kadar çıkan sesi ancak 14'e kadar açabiliyordum. Daha fazla açabilmem için müstakil bir eve ihtiyacım vardı. Ama Diderot buraya kadar çünkü müstakil ev parası yok bende
