Bu da muhteşem bir yazı olmuş.
@doMiNO ’nun yazdığı gibi ihtiyaçlarını sen söylemeden takip eden, ilgi alanlarına eğilen proaktif ebeveyn, British Telecom patronuyla karşılaşılabilen deniz yolculukları, Mahir Bey gibi mentörler, ortak ilgi alanlarına sahip insanlar ve elbette bitmek tükenmez bir azim ve merak ne kadar kilit unsurlar olmuş. Her şey insanda bitiyor.
SpeedLock’a gelince, bu yoksa CPC’de DJ Looker’ın yazdığı SpeedLock’un Spectrum versiyonu mu? Eğer öyleyse ben de bir Sliding Doors perspektifi sunup bende ne olduğunu anlatabilirim:
Amstrad’ımda gereç namına hiçbir şey yok. Elimde sadece Sizin Amstrad’da Şenol Eker’in dergiye koyduğu Z80 opkod tablosu var. Elle assembly ve disassembly yapıyorum. Kasetten başka gerecim de yok. Yıllar sonra elime GENA3/MONA3 korsan yollardan geçti ama onları da kullanmayı beceremedim elimde kılavuzları olmadığından.
Firmware kitabım da yok. İstanbul’da EKAKOMP satıyor ama benim için çok pahalı. Elle disassemble ede ede firmware call’ların ne yaptığını çıkardım. Headerless okuma yazmayı vs öyle keşfettim, hatta o şekilde tape to tape copy programları yazdım. Binary loader’ları o şekilde disassemble edip kendim sıfırdan yazdım.
Ancak SpeedLock patladığım yer oldu. Önümdeki opkodlar hiçbir anlama gelmiyordu. İşin kötü tarafı problemi daraltma, indirgeme imkanım da yoktu çünkü neyi
bilmediğimi de bilmiyordum. Belki Z80’in sihirli bir modu vardı kimbilir? Ne yapacağımı bilemediğimden “bu beni aşar” deyip orada Z80 disassembly maceralarımı sonlandırdım. Yani
@matahari ’nin SpeedLock hikayesinin başı benim Amstrad’daki öğrenme maceramın bittiği yer oldu.
Ne zaman PC’ye geçtim, üstünde ustalaşmış insanlarla buluştum, ondan sonra ufkum da açılmaya başladı. Ufkun açıldıkça gitmeyi göze aldığın yol da o ufka kadar uzanıyor.