Retro Sistemler > Amstrad

Üstat matahari ile Amstrad Kerametleri Sohbeti (28 Mayıs 2022 Cumartesi)

(1/4) > >>

Alco:

Loading, Please Wait!

Alco:
Kayıp Zamanın İzinde
Nasıl anlatsam, nerden başlasam... Kaç kişiydik o zaman bak, kaç kişi kaldı şimdi...

   Benim için bu satırlara başlamak gerçekten de kolay değil. Birkaç gündür ben notlarıma bakıyorum, notlarım da bana... Açıkçası; kadim dost @matahari 'nin başlıklarına yazmak benim için biraz zor oluyor. Bunun birden fazla sebebi var ama en önemlisinin bizim matahari ile tanışıklığımızın 1986 yılına kadar dayanması olduğunu düşünüyorum. Benim 13 onun da 16 yaşında olduğu ergenlik ve gençlik arası yıllar. Yani epey eski. Hal böyle olunca satır aralarında, daima bir şeyleri hatırlıyor ve kimi zaman gülümsüyor kimi zaman da hüzünleniyorsun. İnsanın kafası başka yerlere gidiyor ya da bazı detaylarda kayboluyor veya bahsedip bahsetmemek konusunda tereddüt ediyorsun. Velhasıl karmaşık duygular içinde yuvarlanıyorsun.

Bu arada; matahari’yi son yıllarda tanıyan arkadaşlar da farketmiştir ki gerçekten çok kıymetli ve özel bir insandır. Ama sanmayın ki bu yıllar ile beraber gelen bir kıymet ve özellik. Yıllarla beraber katmerlendiği muhakkak. Lakin; üstat, 16 yaşında iken de aynen böyle idi. Çok, çok, çok ciddiyim. Ne yalan söyleyeyim, birisi bunu bana da söylese inanmazdım ama gerçekten aynı idi. Öğrenmeyi, öğretmeyi ve bildiklerini paylaşmayı severdi. İnternetin olmadığı, kitapların ve diğer kaynakların bugünkü kadar kolay ulaşılamadığı yıllarda bunun ne kadar daha değerli olduğunu tahmin edersiniz. Hemen bir anekdot paylaşayım da konuyu daha iyi tasvir etmiş olalım. Sene 86 ya da 87 falandı sanırım. Dosya sıkıştırma olayını(O zamanlar zip falan gibi kavramlar yok elbette) duymuştum bir yerlerden. Muhtemelen Amstrad Computer User sayılarının birisinden olabilir. matahari’ye “bu dosya sıkıştırma olayı nedir, nasıl oluyor” dediğimi hatırlıyorum. 16-17 yaşındaki matahari de, önce sakin sakin kurşun kalemini ve saman kağıdı çizgisiz defterini alıp sonra da  13-14 yaşındaki Alco’ya “hımmm… Güzel soru… Dur ben sana biraz Huffman algoritmasından bahsedeyim” demişliği vardır. Burada “biraz” zarfını beni ürkütmemek için kullandığını düşünüyorum zira gerçekten de epey detaylı bir şekilde anlatmıştı :) Yine aynı şekilde “Alco’cum, bu işi ciddiye alıyorsak(biz) hemen Z80 Assembly öğrenmeye başlaman lazım” diyerek yine aynı şekilde o saman kağıdı çizgisiz deftere ve kurşun kalemine davranmıştır. Epey de ilerlemiştik ama ben devamını getiremedim. Orası da benim yaram. Lakin; hiçbir şey için asla geç değildir ve o hesaplar kapanacak düsturları ile çıkmamış candan ümit kesilmez diyorum :) Hatta siz de Tolstoy’un 67 yaşında iken bisiklete binmeyi öğrendiği, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfe 50’sinden sonra çıktığı, Mimar Sinan’ın ise mimarlığa 50’li yaşlarda başladığı gibi örnekleri duymuşsunuzdur. Gerçi bu örneklerin ne kadarı doğrudur bilmiyorum ama insanı motive ediyor. Neyse, benimki de o hesap :)    

   Peki Alco ile matahari ne zaman, nerede ve ne şekilde tanıştı diye soranlarınız olabilir. Ben, Amstrad CPC 464’ü 1985 yılı Haziran ayında İstanbul/Karaköy’de bir bilgisayarcıdan almıştım. O tarihten sonra da Kadıköy Yazıcıoğlu İşhanı’ndaki Ecom Bilgisayar(Necati Abi, Ensari Abi, Suna Abla) ve Salıpazarı civarındaki Egsa Bilgisayar(bizden birkaç yaş büyük Selçuk ve babası Cengiz Bey) en sık uğradığım durak noktalarım olmuştu. Bu ikisine daha sonra da Byte Bilgisayar(Derya Abi) eklenmişti. Egsa Bilgisayar’a gidip gelirken de 1986 yılında matahari ile tanıştık. O tarihlerde ikimizin elinde de hatırı sayılır bir oyun kaseti arşivi vardı. İkimiz beraber bunları çoğaltıp bilgisayarcılara satmaya başladık. Birbirimize çok yakın(Koşuyolu/Acıbadem) oturmanın avantajıyla, kimi zaman bizim evde kimi zaman da matahari’nin evinde buluşuyorduk. Çift kasetçalar ile çoğaltılan kasetlere açıklama ve fotolar ekliyorduk. matahari oyunları kırıyor, başına intro ekliyor ve bu işlerin nasıl yapılacağını bana da anlatıyordu. Bunları test edip sonra da çantalara doldurup satışa çıkıyorduk. Kaset kopyalarken arka planda da Def Leppard(Hysteria) ve Jean-Michel Jarre(Oxygène/Équinoxe) çalıyordu. Bu arada hemen belirteyim ki dik olarak fotoğraf çekmeyi hiç sevmediğim halde, o gün etrafta görüntüye giren alakasız çok fazla şey olduğu için mecburen fotoğrafların epey bir kısmını dik olarak çektim.



Bu da karanlık taraf döneminden bizim suç aleti kasetçalar. Hala Saklıyorum :)



Bir diğer suç ortamı fotosu(Boş kasetler - Double Deck) ve Def Leppard
   Bu arada; uğraştıklarımız sadece kaset de değildi. Programlar diskette de geliyordu ve bunları kırmak, kopyalamak biraz daha detaylı olabiliyordu. Bunlarla uğraşırken matahari’den öğrendiklerim ise çok daha ileri seviye tricklerdi. Combat School disketinin geldiği gün dün gibi aklımda. lcpm ile yükletmeler, cat komutu ile ekran modu değiştirme trickleri ise görece basit ama etkileyici idi. Elbette Amstrad disketlerinin çok pahalı olduğundan bahsetmezsem olmaz :) Neyse; daha fazla detaya girmeyeyim ama o döneme dair; toptan boş kaset alışverişi için İMÇ kapılarını aşındırmamız, Susa LTD Mustafa Dağ, ElectroMode Bebe ve Çocuk Mobilya Ümit, Mikom(Garbage collection'ı duyunca sen gel bakayım şöyle), Feneryolu Chip Bilgisayar, mavi montlu Fransız çocuk(Alco), efsane lacivert mont(matahari) ve daha nice maceramız var. Bir de Tanzimci Saadettin Abi ve Byte Computer Derya Abi muhabbetine girersek hiç çıkamayız.


Hazır böyle “Anılar 9” tadında bir giriş yapmış ve ikimizin evveliyatından bahsetmişken, bir de sonraki yıllarda geçen görece komik bir anımı anlatayım. Yıllar herkesi bir tarafa savurup matahari ile uzak düştüğümüz bir dönemde, sanırım yıl 2001 gibi, yine bir kadim dost olan @akermen ile Profilo AVM’de KFC Tavuk Kova yiyoruz. Akermen’in de bakmayın öyle mütevazi tavırlarına, sakin sakin gelip etkinliklere katılıp sessizce izlediğine ve sonra sessizce ayrıldığına. O da sağlam programcı tabirini hak eden insanlardan birisidir. Bunu da araya bir ufak not düşmüş olalım. Neyse; o dönem de Türkiye’nin sayılı ciddi oyun projelerinden birisi olan Culpa Innata ‘da çalışıyor. Muhabbet esnasında konu nasıl geldiyse memlekette kimsenin haberinin olmadığı enteresan yeteneklerde adamların varlığına geldi ve Akermen’e “yahu biliyor musun benim Ocean’da çalışmış bir arkadaşım vardı” dedim. Akermen gözlerini leziz tavuk budundan kaldırdı ve bana “Mert Börü’den mi bahsediyorsun” dedi. Öyle kalakaldım. Dedim sen nereden tanıyorsun? O, bizim takım lideri dedi :) Nereden nereye…

   Bak şimdi geçip giden yıllar ve gençliğim gözümde canlandı. Şöyle güzel bir kaset takayım da havamızı bulalım. Ne diyor sanatçımız?

Hier encore, j'avais vingt ans… (Daha dün yirmi yaşındaydım)
//www.youtube.com/watch?v=0SKgIz6IS0Q
   Peki, matahari bugün ne yapıyor diyenleriniz olacaktır. Kodlamaya hiç ara vermeden devam ediyor. Türkiye’de yaşıyor ama sadece yurtdışına iş yapıyor ve hayatını oyun geliştirici olarak sürdürüyor. İş yaptığı firmalar, çoğumuzun dergilerdeki AAA oyunlar ile tanıdığı ve hayal bile edemeyeceği büyüklükteki şirketler. Kendisi hakkında daha fazla detay isteyen varsa bloguna göz atabilir. Tahmininizden çok daha fazlasını bulacaksınız. Bu kadarını anlattığım için bile bana kızıyordur şimdi :)

Alco:
This is the Way
   Madem bu kadar ciddi işlerle uğraşan bir adam ise nasıl oluyor da sizlerin arasında sık sık böyle hobi toplantılarına takılıyor diye soranlarınız daha önce olduğu gibi şimdi de olacaktır. Bu konuyu biraz açıklayayım. Aslında matahari, paylaşımcı ve çok hoşsohbet birisi olmasına rağmen kalabalık kitlelere katılmayı ve etrafta gözükmeyi pek sevmez. Sevdiği insanlar haricinde kimselere görünmeden, underground takılmayı tercih eder. Memleketteki retro bilgisayar etkinliklere katılmaya başlaması bile 10 yıl civarından eski değildir. Hal böyle iken; sağolsun bugüne kadar bizim Raat/Retrojen ekosisteminde epey cömert davranmış ve hepsi birbirinden değerli sunumlar yapmıştır:


* Geceyarısı Tostu, hem de kendi elleriyle (Raat #01 - Haziran 2013)

* 8-bit Sample Revolution (Raat #02 - Aralık 2014)
* Küresel Video Oyun Sektörü'nde Profesyonellik: Tecrübe Paylaşım Atölyesi (21 Mayıs 2017 Pazar 14:00)

* 3-bit ATA Pixel Art Workflow (Raat #06 - Aralık 2019)
* Üstat matahari ile Amstrad Kerametleri Sohbeti (28 Mayıs 2022 Cumartesi)
Peki madem kendisi ortalarda olmayı pek sevmiyor ise, nasıl oluyor da ben matahari’yi böyle birbirinden güzel etkinlikleri yapmaya ikna edebiliyorum. Aslında işin sırrı, üstat Arthur C. Clarke’ın dediği gibi “yeterince tekrarlanmış ‘bilginin zekatı’ sözü, sihir etkisi yapar” ‘da yatıyor. “Bilginin zekatı!” sözü tıpkı “Abracadabra!" ya da  tıpkı “Open Sesame!” etkisi yapıyor. Bu sözü duyunca yelkenleri hemen suya indiriyor. Hatta bu satırlarda birazdan detaylı olarak bahsedeceğim son etkinliğimizde de, birisi ikimizin arasındaki bu  “Bilginin zekatı!” esprisini bilmeden bu sözü tekrarlayınca bir kahkaha tufanı koptu.

matahari; bugüne kadar yaptığımız bütün etkinliklere mutlaka alametifarikası olan beyaz gömleği ile katılmıştır. Biz de artık aramızda “çok iyi bir programcı olmanın temel şartının beyaz gömlek giymekten geçtiğini” düşünmeye başlamıştık. Ancak o gün bizi çok şaşırtarak toplantıya üzerinde farklı bir renkte ve hatta çok güzel bir resim olan tişört ile katıldı. Unutmadan şunu da belirteyim; belki farketmişsinizdir, matahari’yi cümle başında bile kullansam daima küçük harf ile yazıyorum. Bu bizzat matahari’nin bilinçli olarak istediği bir şey.

   Bu arada bana sık sık “matahari’nin etkinliklerinin video ya da en azından audio kaydının olup olmadığı” ya da “neden olmadığı” şeklinde sorular geliyor. Daha önce defalarca yanıtladım ama yine söyleyeyim. matahari’nin bu cömert etkinlikler için bizden tek ricası var: “Lütfen video/audio kayıt alınmasın”. Fotoğraf çekmek serbest. Yazmak, çizmek ve not tutmak serbest. Ama video ya da audio kayıt olmayacak. Bununla ilgili sebepleri biliyorum ama bilmesem bile tek yapacağım saygı duymak. Bahsetmeden geçmeyeyim, Raat #02 kapsamındaki 8-bit Sample Revolution’dan sonra SSG’nin, Ekşisözlüğe matahari hakkında yazdığı şu satırlara da çok gülmüştüm:

   
--- Alıntı ---“bugün raat kapsamında türkiye'de eksikliği çekilen türde, bol teknoloji tarihi ve bilgi içeren 2.5 saatlik çok keyifli bir sunum yaptı. ama bu materyalin sadece izleyen 20 kişinin hafızasında kaybolacak olması üzücü. artık meşale bizde, öğrendiklerimizi mağara duvarlarına yaptığımız çizimlerle nesilden nesle aktaracağız.”
--- Alıntı sonu ---

İşte bu okumakta olduğunuz yazıyı bu kadar detaylı bir şekilde kaleme almaya karar verme sebeplerimden birisi de SSG’nin bu satırlarındaki gibi düşünmemdir. Velhasıl; aktarma görevi bizde yani :)

Alco:
The Tipping Point
   Hadi bu kadar girizgahtan sonra yavaş yavaş başlayalım.

Öncelikle; böyle, Amstrad’ı merkeze alacak şekilde bir etkinlik yapmaya karar vermemizden bahsedeyim. matahari; 14 Mart 2022 tarihinde, Mission Genocide oyununda kullanılan etkileyici “bit-based background/sprite switching” tekniklerini anlatan Favorim Amstrad Oyunu: Mission Genocide (matahari) başlıklı harika bir yazı kaleme aldı. İşte bu yazının içinde bir yerde @hydrogen şu aşağıdaki satırlarda geçen dileğini dile getirince, bunu emir telakki ettik ve siz istediniz biz yaptık dedik:

   
--- Alıntı ---”Başlık altındaki içerikler o kadar kaliteli ki, Amstrad emulatörü kurasım geldi.

Alco zaten açılışı önerilerle yapmış. Matahari de sadece bi oyun için, öyle keyifli içerik üretmiş ki, kakaolu bisküvi ve çay eşliğinde emulatöre şu oyunu ve Alço’nun listesindeki diğer ürünleri yükleyip inceleyesim geldi.

Sonrasında da Alco ve Matahari’yle buluşup, uzaktan çok az da olsa tanık olduğum 80’ler Amstrad camiasına dair hikayeler dinlemek :)

Planlarıma yazdım :)”
--- Alıntı sonu ---

Sanırım retro dünyası astrolojik haritalarının ve bu başlıkta konuşulanların da etkisiyle doğan Z80 elektriklenmesi vesilesi ile forumda başka Z80 başlıkları da açıldı. Daha sonra yine matahari, 22 Nisan 2022 tarihinde, Spectrum bilgisayarda kullanılan Speedlock koruma sisteminin yapısını ve kırılmasını kendi hayat hikayesi ile harmanlayarak Retrospektif: Speedlock başlıklı harika bir yazı kaleme aldı. Bu arada belirtmeden geçmeyeyim, Speedlock konusunda bu kadar detaylı bir yazıya ben henüz rastlamadım. Belki @Ref Spectrum camiasında derin bir sorgulama yaparak, bu yazının ne kadar benzersiz olduğunu diğer Spectrumcular ile de paylaşarak teyit eder.

   Evet işte böyle… “Üstat matahari ile Amstrad Kerametleri Sohbeti” isim babası benim ama başlangıç noktası da @hydrogen ’dir :) Bizi böyle bir etkinliğe giden yola sürüklediği için sağ olsun, var olsun.

   Sonrasında da matahari ile “kimlere faydalı olabiliriz”, “en uygun tarih ne zaman olur” ve “içerik nelerden oluşmalı” sorularına yanıt aradığımız birkaç görüşme yaptık. Bunlara karar verdikten sonra da duyurularımızı yaparak heyecanla 28 Mayıs Cumartesi gününü beklemeye başladık.Hemen belirtmeliyim ki; pandemi başladığından beri kapalı mekanda hiçbir etkinlik yapmadık. Bu sefer de etkinlik mekanı olarak İstanbul’da Maltepe semtinde bulunan Maltepe Etkinlik Alanı’nını tercih ettik. Burası tahmin edeceğiniz gibi çok büyük bir park alanı. Tam anlamıyla bir piknik havasında geçen etkinliğimiz belki de Türkiye’de açık alanda düzenlenen ilk retro bilgisayar konulu toplantı olabilir. Hem de özellikle Amstrad bilgisayarları üzerine. Bizim için de çok değişik bir tecrübe oldu.


28 Mayıs günü hava çok güzeldi. Toplantıya scener, retro bilgisayar meraklısı ve ahşaba fısıldayan adam olarak toplam 11 kişi katıldı. Bu kişiler: @matahari @akermen @Alcofribas @hydrogen @Skate @Ref @Attilan  @eins @endo @Bora66 @ilkergorkem . Ayrıca; benim, Endo’nun, Ref’in ve Skate’in çocukları da vardı. Ve yine; benim, Endo’nun, hydrogen’in eşi de oradaydı. Davetli olduğu halde kimisi sağlık sebepleriyle kimisi vakitsizlikten katılamayan birkaç arkadaşımız da oldu. Onlar adına üzüldük ama maalesef yapacak bir şey de yoktu. 

Bu özel toplantı için öğlen saat 12’de buluştuk ama herkesin gelmesini beklerken saat 14.00’da ancak başlayabildik. Akşam 20.00 gibi de bitirebildik. Dolu dolu geçen toplam 6 saatlik bu süre boyunca, ufak bir molamızı saymazsak matahari, devamlı olarak konuştu ve bize bir sürü ilginç olay ve teknik bilgi anlattı. Kendisi dahil, son kalan birkaç kişinin parktan ayrılması da sanırım 22.00’ı bulmuştu. Birazdan, elimden geldiğince detaylı olarak o gün bize anlatılanlardan fotoğraflarla beraber bahsedeceğim. Ama herşeyi de anlatmayacağım :D

   Bu arada; katılımcı arkadaşlarımızın hiçbirinin en son model Amstrad depolama ve muhtelif kart çözümleri falan yok. Hepsi de farklı alanlarda üretken ve birbirinden değerli insanlar. Ama öyle baştan savma işler değil. Nicelik yerine niteliğe önem verilen işler. Hepsi de; ortak yapılan bir işten bahsederken “benim yaptığım, yayınladığım, ettiğim, benim, benim, benim” demeyecek kadar mütevazi oldukları gibi aynı zamanda etik ve bilinç sahibidirler. Hele bu grup içinde “Türkiye’de Amstrad sever yok, kimse yeni donanım almıyor, ben yeni donanım alıyorum çünkü ben Amstrad severim, diğerleri zamanında kullanmış ama o kadar, gerçi ben Amstrad hakkında ne biliyorum onu da bilmiyorum ama olsun" diyen birilerine de rastlamadım. Böyle diyen kendi çalar kendi dinler. Bu toplantıda; satın aldıklarıyla değil de ürettikleri ile Amstrad sever ünvanı alan birisinin, yıllara dayanan paha biçilmez tecrübelerinin öyküsü vardı.

   Başta; bize bu kadar uzun ve detaylı bir Amstrad sohbeti için kıymetli vaktini ayıran matahari olmak üzere, toplantıya katılan herkese çok teşekkür ederim. Hem matahari hem de sizlerin sayesinde; pandeminin, ekonomik sıkıntıların ve hemen dibimizdeki savaşın yaşattığı zorlukları, başka bir yerde bulamayacağımız bilgilerle bezenmiş efsane bir sohbet eşliğinde, kısa süre de olsa unutma fırsatı verdiniz.








Alco:
Zamanın Kısa Tarihi
Her şey bir gaz ve toz bulutuydu; sonra hayat başladı. Bu cümleden sonra neler anlatacağımı tahmin edersiniz. Bize o gün kendi anlattığı kadarıyla ve özet olarak matahari’nin kodlamaya nasıl başladığından bahsedeceğim.

matahari kodlamaya Sinclair’in üretmiş olduğu ZX 81 ile başlamış ve bunu kısa süre kullandıktan sonra 1984 yılında ZX Spectrum’a geçmiş. Tepum(Sinclair bilgisayarlarının Türkiye dağıtıcısı) için Kartoteks programının yazılmasına katkıda bulunması ve bunun karşılığında Currah uspeech alması da aynı dönemde gerçekleşmiş. Hatta o gün, dönemi için oldukça ilginç sayılabilecek bu güzel aleti de yanında getirmişti. Kartoteks programı ile ilgili enteresan bir bilgi de vereyim. Tepum bu programı 5.000TL’ye satıyormuş. Ama Kadıköy’deki Ecom Mühendislik ise aynı programı 3 ay müşteri desteği ile beraber 10.000TL'ye satıyormuş. Yılın 1984 olduğunu düşünürsek yerel bir dükkan için üst seviye bir hizmet anlayışı olmuş.



ZX Spectrum’a geçişten sonra daha ileri seviye makine diline başlama ve cracker’lık macerasına atılma imkanı bulmuş. İşte bu dönemin birebir tasviri diyebileceğimiz Retrospektif: Speedlock yazısını mutlaka okumanızı ve Match Day ve Beach Head oyunlarının Speedlock kopya korumasının nasıl kırılacağını adım adım incelemenizi de tavsiye ederim. Madem karanlık taraftan ve crackerlıktan bahsediyoruz, o zaman olayı bizzat sanatçının kendi elinde belgeleyelim.



   İşte bu dönemden bahsederken bize sık sık The Complete Spectrum Rom Disassembly kitabının önemini hatırlattı. Bu kitaptan ne kadar çok faydalandığını örnekleriyle anlattı. Hatta; Spectrum’u ile beraber bu kitabı da sattığını ama Amstrad’a geçtikten sonra bile ihtiyaç duyduğunu ve tekrar satın aldığını da ekledi. Amstrad’da bu kitaptan faydalandığı konu olarak Spectrum yükletme rutinlerinin birebir kullanılmış olduğu örneğini verdi.


Yine unutmadan belirteyim ki matahari’nin bu ilerleyişlerine onay veren kişi, ustam dediği Mahir Çelikkanat’tır. Ben de kendisini Ecom Mühendislik’ten değil ama Elo Elektronik dergilerindeki yazılarından tanıyordum. Bu dergilerin ne kadar kaliteli olduğu ve Mahir Çelikkanat’ın da ne kadar kaliteli yazılar yazdığını başka zaman anlatırım. Bu derginin benim en çok ilgimi çeken sayılarının kapak ve içindekiler kısmına şuradan bakabilirsiniz.

Yine bu dönemde matahari, hazırladığı çizim ve kod çalışmalarını, hevesli bir genç olarak Ocean ’a gönderiyormuş. Dikkat ettiyseniz bu satırlara kadar matahari’den iyi bir programcı olarak bahsediyordum ama şimdi birden çizim yolladığını söyledim. Buradan da anlayabileceğiniz gibi kendisi grafik alanında da çok yetenekli birisi. Hatta ileriki yıllarda müzik alanında da çok profesyonel seviyede çalışmaları oldu. Bu konuyu daha sonra konuşuruz. Ancak; siz de farketmişsinizdir ki; bir insan hem iyi bir programcı, hem iyi bir grafiker hem de iyi bir müzisyen ise ona Üstat demekten başka bir sıfat bulmak kolay değil.

   Neyse; bir gün çalışmalarını boş bir kasete kaydetmiş ve Ocean’a yani İngiltere’ye postalamak için PTT’ye gitmiş. Burada görevli memur “bu kasetin üstünde hiçbir şey yazmıyor, içinde ne var ben nereden bileceğim, belki ülkeye zararlı bir şeyler var, bunu yollayamazsın” demiş. matahari de “peki efendim bu nasıl bir kaset olsa idi sorunsuzca yollayabilirdim” diye sormuş. Memur bu soruya “şöyle üzerinde etiketi, kapağı olan, şarkıcı kaseti falan olsaydı sorun olmazdı” demiş. Bunun üzerine; matahari ve babası hemen gördükleri ilk kasetçiye girerek, o dönemin en çok satan kasetlerinden birisi olan Muazzez Abacı’nın Şakayık albümünü almışlar. O tarihten sonra da Ocean’a yolladığı bütün çalışmalarını, hep bu kasetten satın alıp kaydederek sorunsuz bir şekilde yollamış. İşte bu anektodu anlattığı an ortamda nasıl bir kahkaha tufanı koptuğunu tahmin edersiniz. Gerçekten enteresan ve çok komik bir olay. Ama durun, daha bitmedi. Şimdi bu albüm kapağına iyi bakın ve Muazzez Abacı’nın genel görüntüsünü kafanıza not edin. Hikaye devam ediyor daha… Esas bomba birazdan geliyor…
   
1985 yılının Ağustos ayında matahari, kazandığı bir sınav dolayısıyla UCL ’e kayıt olma şansı yakalamış. Bu kayıt işlemi için İngiltere’ye gitmeden önce, Ocean firmasında Gary Bracey ’den bir randevu da almış. Gerçi burada bilmeyen birisi yoktur ama yine de belirteyim ki Ocean o dönemin en önemli firmalarından birisiydi. Neyse; randevu tarihi ve saatinde orada olmasına rağmen karşı taraf orada olmadığı için maalesef randevu gerçekleşmemiş. O da büyük bir hayal kırıklığı ile eve dönmüş ve babasının tavsiyesi ile Ocean’a, yaşadığı hayal kırıklığını anlatan bir mektup yazmış. Bir süre sonra, bu sefer Ocean’dan firmasından onlar arayarak matahari’den bir randevu istemişler. Geçen sefer yaşadıklarını belirterek sıcak bakmadığını söylemesi üzerine de, Ocean’dan arayan kişi üzgün olduklarını ve bu sefer kesinlikle böyle bir şey olmayacağını söylemiş. Aslında bu gerçekleşmeyen ilk randevunun bir önemi yok gibi gözükse de, ileride bahsedeceğim satırlarda çok daha önemli kişilerle görüşebilmesini sağladığı için, konunun önemini anlayacaksınız. Yaklaşık 2.5 ay sonra Ocean’da gerçekleşen ikinci görüşme için matahari toplantı odasına geçmiş ve beklemeye başlamış. Kapı birden açılmış ve içeriye o an Gary Bracey olduğunu sandığı birisi girmiş. Bu kişi ona “call me Boss!” diyen ve kısa bir süre önce vefat eden David Ward ’muş. Devamında da “Fairy Hairy Lady… Şikayet mektubunu okudum. Çizimlerini gördüm. Tren biletini al. Liverpool'a git. Freelancer takımlarımızla çalışmaya başla. Haftada bir dungeon toplantısına gel. Okulunu ihmal etme" demiş. Evet, buradaki “Fairy Hairy Lady” bizim meşhur Muazzez Abacı ve onun Şakayık kasetinin kapak fotoğrafındaki saçlarıymış. Yani yurtdışında Tarkan ’dan önce de birileri tanınmaya başlamış bile :D

Bu tarihten sonra Denton Designs ve John Gibson ‘dan edindiği tecrübeleri detaylı olarak bizimle paylaştı. Denton Designs ve John Gibson’ın, Ocean firması ve hatta oyun dünyası için neden önemli olduğunu bize örnek olaylarla anlattı. Bahsettiği önemli bir detay da Denton Designs’da, bilhassa çapraz geliştirme için kullanılan ve zamanının çok ötesinde özelliklere sahip olan Sage IV bilgisayarlarının bulunması idi. Bir de; Sage marka bilgisayarların, Amiga’nın prototipi olan Lorraine’in tasarımında da kullanıldığını ve Denton Designs bünyesinde, bu bilgisayarların bakım ve onarımından sorumlu teknik bir personelin de bulunduğunu belirtti.

Şuraya birkaç John Gibson bağlantısı da bırakayım:

http://www.retrogamesmaster.co.uk/john-gibson-imagine

https://oceanexp.proboards.com/thread/162/john-gibson-interview

Ocean demişken; Ocean içinde çalışan programcılar ve dışarıdan freelance çalışan programcıların Ocean açısından ne ifade ettiğini de çok detaylı sayılabilecek örneklerle aktardı. Hiçbir şey dışarıdan gözüktüğü gibi değilmiş. Bazı şeyler sizlerde de hayal kırıklığı yaratabilir. Fakat; bu anlattıkları da toplantıya katılanların ayrıcalığı olsun diyerek daha fazla detay vermeyeceğim. Zaten çok detaylı ve uzun anlatıyorum :)

   İngiltere günlerinde ziyaret ettiği Gremlin Graphics’e ilk gittiğinde çok şaşırmış. Zira Sheffield'da bulunan bu yerin alt katı video oyunları ve bilgisayar sarf malzemesi satan sıradan bir bilgisayar dükkanıymış. Fakat üst katı ise, yaklaşık 15 kişinin çalıştığı, dönemin en ciddi oyun firmasının ofisiymiş. Hatta; Elite Systems ’in alt katı da chips, pizza, burger dükkanıymış. matahari bunları anlatırken Türkiye’de bunu yapabilecek bir firma olarak aklıma Byte Computer(Derya abi) örneği geldi ve tam bu sırada matahari de aynı örneği verdi. Velhasıl ne enteresandır ki; oyun sektörü, ülkeden bağımsız olarak birçok yerde benzer şekilde bir evrim yaşamış. Alt kattaki dükkanlar, o zamanın yazılım şirketlerine start-up/girişim sermayesi olmuş.



Hepimize tanıdık gelecek birkaç matahari çalışmasından kareler

Yükleme grafiğini çizdiği Top Gun hakkında Amstrad Computer User dergisinde çıkan övgü satırları

Top Gun’ın sadece geliştiricilere verilen etiketsiz orjinal kasetinin arka yüzü

Top Gun’ın sadece geliştiricilere verilen etiketsiz orjinal kasetinin ön yüzü ve eskiz

   Lucky Luke – Nitroglycerine(Coktel Vision) için Mode 1 olarak çizilen ilk eskizlerden


Ocean için Ultimate Play The Game tarzı eskiz 


İptal edilen James Bond eskizi

Wec Le Mans oyunu için yapılan eskiz
Daha fazlası için blogunda şu başlığa bakabilirsiniz.

İngiltere günlerinden satır başları ile kısaca bahsettikten sonra kaldığımız yerden devam edelim. matahari, Spectrum’da kırılması zor olan oyun olarak Retrospektif: Speedlock yazısında bahsettiği Match Day ve Beach Head haricinde, Fairlight ve Glass ‘ı örnek olarak veriyor. Bu ikisini de bize henüz yazılı olarak anlatmadı. Ama toplantımızda azıcık bahsettiği, Spectrum’daki Glass oyununu kırma macerası, kendisinin 1985 yılı sonunda Amstrad CPC’ye geçişini sağlamış.

ZX Spectrum ve Amstrad CPC arasındaki farkları-benzerlikleri anlatmaya ilk önce her iki bilgisayarın Z80 kullanımını anlatarak başladı. Bu noktada; ZX Spectrum’daki ULA çipinin her şeye hakim olduğunu ve Z80 dahil hiçbir şeyin ULA’dan izin almadan nefes bile alamadığını söyledi. Kısacası ULA bizim Z80’e custom chip muamelesi yapıyormuş desek yeridir.

Daha sonra bir diğer önemli konu olan hafıza kullanım farklarına geçti. ZX Spectrum’da üst hafıza bloklarının gecikmesiz olduğunu ama zaman zaman ULA ile paylaşılan contended tabir edilen alt alanın ise gecikmeli olduğunu şu fotoğraftaki gibi LEGO kullanarak anlattı.


Sıkı bir Spectrum fanı olan Ref ise, toplantıdan iki gün sonra bu konuda konuşulanları derleyip topladı ve test etmek üzere bir program yazdı. Detayları şu başlıktan okuyabilirsiniz.

Amstrad’da ise hafıza alanları arasında herhangi bir okuma hızı farkı olmadığını yine LEGO kullanarak anlattı.


Amstrad CPC hakkında konuşmasına başlayınca Machine Code For Beginners On The Amstrad CPC isimli kitabın öneminden de bahsetti.


Amstrad konusunda üzerinde epey uzun durduğu ve örneklerle anlattığı iki çip CRTC ve Gate Array oldu. Şu fotoğrafta yine LEGO ile Gate Array’in pen selection’ı nasıl yaptığını anlatıyor.


   Yine şurada; Gate Array çipinin, 1986 yılında piyasaya çıkan Ghosts ’n’ Goblins oyununda, ana karakterin mezardan çıkan zombiye çarpınca piksel güncelleme yapmadan titreşmesini, LEGO ve bu sefer yanında bir de Stormtrooper kullanarak anlatıyor.



   CRTC ile hardware scroll (ekran kayarken tüm animasyonların ve collision detection'ın duraksamadan devam etmesi) olayını da anlattıktan sonra bombayı patlatıyor ve şunu diyor: “Gördüğünüz gibi CRTC ve Gate Array’in birleşimi sonucu beraber yaptıkları aslında Amiga’nın Copper çipi gibi davranıyor”. Özet olarak;

 ”Amiga'da Copper, "raster hassasiyetinde”

- renk seçme,
- ekran adresi tanımlama,
- HSync/VSync takibi,
- hardware scroll offset belirleme, vb. imkanlar sunuyordu.

CRTC + Gate Array, aynen bu işleri yapıyor.”

   Madem CRTC +Gate Array dedik o zaman matahari’nin 7DX 2011 için hazırlamış olduğu 256 byte Overscan MEGATEXT Intro’yu da hemen şurada paylaşalım.


Bu büyük bomba burada da bitmiyor. Daha sonra görüşmelerimizde bana 11 yıl önce CPCWiki’ye bu konuda, içinde Copper esprisi de olan mini bir tutorial yolladığını söyledi. Gate Array konusunun ise hala çok bakir olduğunu da özellikle belirtti.

https://www.cpcwiki.eu/index.php/CRTC_change_colour_(fill)_test_with_precise_timing

   Fakat, burada kullanılan colour fill tekniğinin, polygon içini hızlı boyamak için çok uygun olmasına rağmen hala herhangi bir yerde kullanımına rastlamadığını da söyledi.

   Gerçi şu da var ki; ilk olarak Retrojen Fanzin Sayı 01’de çıkan Turbo Loader yazısını Noel’s Retro Lab yıllar sonra keşfetmiş ve videosunda da paylaşmıştı.

//www.youtube.com/watch?v=MAIsOIwgJWA
Belki içinizde “tamam anladık, bu adam ZX Spectrum ve Amstrad CPC konusuna hakim ama Amstrad ile Amiga’yı karşılaştıracak kadar Amiga’yı da mı tanıyor?” diyenleriniz olacaktır. matahari’nin birkaç sene önce bana söylediği “Alco’cum biliyorsun aslında benim Amiga yönüm Amstrad’dan daha kuvvetlidir” cümlesi hala aklımda. Bu cümlenin dayanak noktası olarak Retrojen Forum’daki Paradise Lost başlığına ve bizzat matahari’nin blogundaki “Paradise Lost” Found! başlığına bakabilirsiniz. Şimdi kalkıp Atari ST için de çeşitli oyunların conversionlarını yapmış desem olmayacak. En iyisi ben dememiş olayım :)

   Günün sonunda ise matahari, Amstrad CPC üzerine olan sohbetimizi; “Teknik olarak Batman Forever Demo ile Amstrad CPC’nin yeteneklerinin ancak %50‘sine ulaşıldığını düşünüyorum” diyerek kulağa hoş gelen ve bir o kadar da iddialı bir cümle ile bitirdi.

Evet, bu uzun ve Amstrad CPC ile dopdolu gün böylesine keyifli geçti. Bu kadar detaylı yazmama rağmen, inanın o altı saatin içeriğini tamamen paylaşmam mümkün değil. Günün kısa bir özeti desem abartmış olmam. O kadar Amstrad CPC doluydu ki anlatamam. Tarihe not düşmek adına elimden geldiğince hatırladığım kadarıyla detay verdim ve fotoğrafları da sizinle paylaştım. Tamam kabul ediyorum, bazı şeyleri de bilinçli olarak paylaşmadım :)  Buraya kadar okuyabildiyseniz gerçekten size de teşekkür ederim :)

Böyle bir toplantı için bize çok değerli vaktinin önemli bir bölümünü ayıran matahari’ye ve oraya gelip de birbirinden güzel soruları ve katkıları ile güne değer katan hepsi birbirinden kıymetli arkadaşlarıma ne kadar teşekkür etsem azdır. Amstrad CPC için bugüne kadar yapılmamış ya da sayılı diyebileceğim böyle bir etkinliği, şu yaşadığımız malum dönemde ve Türkiye’de yapmamızı sağladığınız için hepinize çok teşekkür ederim.

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git