Mesela sen daha konu hakkında yeni fikir belirttin.
Aslına bakarsan ben hiçbir şey söylemedim. Bu konularda çok da laf etmek istemiyorum zira ağzımı açarsam ortalık karışır, hangi forumun-kimin ne mal olduğunu eski mesajlarla-olaylarla-yazışmalarla ispatlarım.
Lakin artık yaşlandım ve demokrasiden ziyade mediokrasinin hüküm sürdüğü bu memleketi herşeyiyle kabul edebiliyorum. Bak mesela geçen gün, bir arkadaşa neredeyse bir dosya kağıdı uzunluğunda RRJ ile olan probleminin sebebini anlattım. O da sağolsun, o kadar şeyin içinden tek satırı çekti aldı ve "benden önce yaşanmış sorunlar var anlaşılıyor" gibisinden birşeyler deyiverdi. Halbuki olayın kıssadan hissesi "burası dingo'nun ahırı değil birader" idi. Sonuçta elinde sürahi de olsa bir bardağa koyabileceğin su miktarı bellidir.
Diğer arkadaşlar ne der bilmem ama ben zaten amigaturk hariç diğer forumları takip ediyorum.
Amigaturk yönetimi pespaye ötesidir. Özelden yolladığın mesajları okur. Bundan şüpheleniyorum falan demiyorum bak, bu dediğim iki kere başıma geldi. Birincisinde özelden yolladığım mesajla ilgili(birisine epey yüklü miktar kdv fişi yollamıştım) bir espri yapıldı orada. İkincisinde de "özelden reklam yaptığınız için atıldınız" dendi. Özelden reklam dediği de; birisi özelden, Amstrad'a disket sürücü nasıl bağlanır gibisinden birşey sormuştu ve ben de ona bu konuya istinaden CGTR'de yazdığım yazının başlığını vermiştim. Tabi bunlar pm olarak gerçekleşiyor ve karakter yoksunu yönetim de utanmadan özelden reklam diyebiliyor. Hani burada artık her yeni gelene, özellikle Amstradçılar başta olmak üzere contexte dahil edilebilen her mesaja otomatik yollanan subliminal CGTR reklamını(artık şöyle bir uyarı bile bekliyorum "Merhaba, Anne contextli subliminal mesajınız yollamıştır, eğer ulaşmadıysa lütfen spam kutunuzu kontrol ediniz") düşününce... Hatta Vigo'nun TRDS'de bir
mesajı olacak "aegis sen ne ayaksın, adını duyan o geliyorsa partiye gelmem diyor" minvalinde. Zaten içerikte de bir halt olmadığı için çok da bahse değer bir yer değil. Ama hakkını yemeyeyim; Aegis taramış olduğum Amstrad Dergilerini kendi kurduğu sitesinde kullanmak için, hiç beklemediğim şekilde izin isteme nezaketini göstermişti. Malum, devir artık "dergileri tarayan arkadaşlara teşekkür ederiz" gibi geniş kapsamlı cümleler devri. Anonim türkü mü bu dostum, mirasçılarına ulaşamayınca anonim olarak değerlendirdik hesabı
TRDS'ye gelince ben takip etmekten ciddi keyif alıyorum. Hiç bilmediğim bir sürü şey öğreniyorum. Çok çok değerli olduğunu düşündüğüm başlıklar var ki ilk aklıma gelen
şudur. Fakat RRJ'nin frekansı düşükse bile en azından varolmasına rağmen, TRDS'nin frekansını hangi sınıfa sokmalı bilemiyorum. Elbette bu bir eleştiri değil. Herkes yaşlandı, çoluk çocuk sahibi oldu, firmalar kurdu, gavur ellere gitti, birbiriyle küstü, falan filan... Durum tesbiti sadece...
CGTR meselesi çok detaylı. Niye ayrıldımla ilgili kamuya açık bir ortamda yorum yapmak istemiyorum çünkü çok ağır etik anlayış farklarından bahsetmem gerekir. Husumetim yok bunu söyleyebilirim. Takip ediyorum ve önceki mesajımda da belirttiğim gibi Allah zeval vermesin düşüncesindeyim. Başına bir iş gelirse oradan buraya bir yönelme olur ve bizim moderasyon işi cidden çekilmez hale gelir. Şimdi gelen giden az olunca bizim Thor basıyor çekici, çekici yiyen de gidiyor CGTR'de ağlıyor. Şimdi düşündüm de sanırım bir kişi ağlayıp duruyor yahu. Adam defalarca ağlayınca farklıymış gibi geldi. Neyse özetle bu konuya hiç girmeyelim...
Bir de şunu söyleyeyim; at sahibine göre kişner derler. Forumlara girenler de biraz ortama uyum sağlıyor. Biz moderasyon olarak birkaç kişide bu duruma rastladık. Misal bir tanesi bizim CGTR'de görüp de hasbelkader eli C64 tutmuş dediğimiz tiplerden olmasına rağmen RRJ'ye gelince bir güzel mesajlar atmaya başladı, bir gelişti. Kısacası içinizdeki potansiyeli de dahil olduğunuz ortam ortaya çıkartıyor.
Hadi yeter bu kadar...
Braquo seyretmeye gidiyorum.
Not: Dingo'nun Ahırı diyince aklıma geldi. 4-5 sene önce bu deyimi yine kullanmıştım ve bir arkadaş da bana "ama sen de küfürlü-kaba yazmışsın" gibisinde birşey demişti. Sonradan anladım ki kastettiği Dingo'nun Ahırı imiş ve onun da bu deyişten haberi yokmuş. Oysa ki ben çok yaygın bilindik generic birşey olduğunu düşünmüşümdür bunun. Bu vesile ile yazayım:
Atlı tramvaylar zamanında, tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu ancak Azapkapı'dan takviye at alarak çıkabilirlermiş. Tramvay bu haliyle Taksim'e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, bugün Taksim alanının batı kısmındaki Sular İdaresi Maksemi ile Fransız Konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı'ya götürülürlermiş. Taksim'deki bu ahırı Dingo adlı bir Rum vatandaş işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki '' burası Dingo'nun Ahırı mı giren çıkan belli değil '' sözünün buradan geldiği söylenir.