Mantığımla düşünüyorum. Ve bana göre de, ücret belirlenmiş bir malı, ücretsiz almak, kullanmak hırsızlıktır.
Şöyle düşünüyorum. Marketten bir tane sakızı bile, ücretini ödemeden alıp cebime koymam.
Yolda gördüğüm parayı, miktarı ne olursa olsun, kesinlik alıp cebime atmam.
Ama söz konusu yazlım, medya vb. olunca 10 000 $ lık programı bile hiç düşünmeden, sorgulamadan, kullanıyorum.
Bu durum neden böyle ?
O paralı içeriği, marketteki bir sakızdan bile çok çok değersiz görüp, neden çalmaya tenezzül ediyorum, bilmiyorum.
Bundan sonra , bu durumu değiştirmek için, bir şeyler yapabilir miyim , onu da bilmiyorum.
Vicdanını mesnetsiz bahanelerle rahatlatmayı seçmek yerine bunları ifade etmen bile yeterlidir bence. Bu söylediklerini "Kendine yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına yapma!" sözüyle desteklemek isterim
Yıllarca kafa patlatıp edindiğim toplam bilgiyle bir şey üreteceğim, bundan para kazanmayı umacağım, birileri kalkıp onu açıkça çalacak ve bir de pişkin pişkin "biz korsan kullanmasak hiç kimse senin ürününü kullanmazdı zaten, sen de batardın", "çok pahalıydı çaldık, pahalı satmasaydın" gibi bir şeyler geveleyecek. Hastalıklı olan nokta burasıdır. Hastanın hem hasta olması, hem de hasta olduğunu inkâr etmesi. Tedaviyi zorlaştıran değil, imkansız kılan eşik.
Konunun başından beri iletilerimde "hadi çalıyorsun bari yüzün kızarsın, vicdansızlık etme" demeye getiriyorum, ona bile yanaşmayacak tipte insanlarla yaşıyoruz.
Hatta bazılarımız işi kafasında öyle dejenere etmiş ki "sen yapmıyor musun sanki?" deyip herkesin hırsız olduğunu varsaydığı bir ortamda "vicdan rahatlatma" derdine düşmüş. Muhtemelen haklı olduğu noktalar da var tabi.
Tamam; ülkede bilim, bilgi, bilişim, yazılım gibi görece soyut şeylerin kıymeti harbiyesi yok, bunların değerinin ne olduğunu öğretecek toplumsal mekanizmalara da sahip değiliz. Zira herşeyle birlikte tüm etik, toplumsal kavramları da dışarıdan ithal ediyoruz. İçselleştirdiğimiz doğru düzgün bir kavram yok. Her şeyimiz çakma.
Ancak iş öyle garabetleşmiş ki dijital ürünlerin kullanım kılavuzlarına, "çalınmasında mahsur yoktur/vardır" ibaresi konsa ülkede şaşırmayacak adam çok. Zira onlara göre "dijital ürün çalınmaya muhtaçtır, çalınmalıdır aga". "Çalınmasa o ürünü zaten kullanan olmaz". Bir zamanların, "virüsleri anti-virüs şirketleri yazıyor" geyiği gibi kafanın sürekli foseptik malzemesi üretmesi durumu...
Yahu iyi tamam bizim kafalar gitmiş anladık ta.
Belli bir bedel karşılığı satışa sunulmuş herhangi bir ürünün neden çalınmaması gerektiğini birilerinin bize izah etmesine gerek duymamız saçmalık değil midir?
Bunun için allâme olmaya, Avrupalı demokrat olmaya, üniversitenin seçkin proflarından öğrenmeye ihtiyaç yok ki.
Kullanıcılara neden çalmamaları gerektiğini izah etmek saçmalık değilse nedir?
Bunu oturup biraz düşünmemizde fayda var.
Bunun ülkenin sosyolojik analiziyle, Bill Gates'in milyar dolarlarına olan kıskançlığımızla bir ilgisi yok.
Çalmaya fırsatımız olduğu için, çalabildiğimiz için çalıyoruz, bu kadar basit.
Bizim "vicdan vicdan!" dediğimiz şey de, kimsenin görmediği karanlık köşelerde yaptığımız pis işleri kamufle etmek için uydurulmuş bir maskeden başka bir şey değil.
Adam aç kalıyor, bakkaldan ekmek çalmak zorunda kalıyor, adı hırsız. Tekli ekmek 1TL.
Ben, Call of Duty'nin son sürümünü çocuklarıma oynatamazsan çocuklarım üzülür, onun için korsan indiriyorum ve adım iyi baba. Call of Duty'nin son sürümü 59.99$
Ben ekmeği çalan adam olsam, bakkalda elimi ekmeğe uzatırken yakalansam, muhtemelen halim duman olur. Bakkal elinde sopayla polis gelen kadar anamı ağlatır.
Halbuki 59.99$'luk ürünü açık kompüterimde torrentten sessizce indirdim...
Hiç bir sosyolojik tespite de ihtiyacım olmadı.
İndirebildiğim için, fırsat elime geçtiği için yaptım.
Falan filan...