Gönderen Konu: Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine  (Okunma sayısı 3354 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı nightlord

  • RAAT
  • Tedavideki Retromanik
  • *
  • İleti: 389
    • Night Network
Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine
« : 15 Temmuz 2014, 09:55:52 »
Yazılım endüstrisinin gidişi gidiş değil. Özellikle de kalite ve yazılım geliştiren ekiplerin niteliği bakımından bazı önemli trendler var. Bunun yanında daha büyük çapta bazı trendlerin de etkisiyle iş modelleri değişmekte ve ben bu değişimin hayırlı olmadığını düşünüyorum. Ama sizlerin neler düşündüğünü de duymak isterim. Bu yazıda yazılım sektöründe bana göre kötüye gidişin 3 ana sebebinden bahsedeceğim.

A. Long Tail trendleri

2000'lerin başlarında sonraki 10 yıl boyunca Silikon Vadisine damgasını vuracak olan bir kitap çıktı. Meshur Wired dergisinin editörü Chris Anderson, "Long Tail" adlı bu kitabında ağırlıklı olarak Amazon olmak üzere Rhapsody ve birkaç diğer kaynaktan yaptığı gözlemlerle yeni bazı trendleri ortaya koydu. Anderson'a göre geleneksel iş yerleri (Walmart vs) sınırlı miktardaki "raf alanını" ürünlerin en çok satan dilimi ile doldurup bu az çeşitlilikteki ürünü çok yüksek rakamlarda satarak kar elde ediyordu. Hatta ortalama bir müzik CD dükkanında bir CD'nin kendisine ayrılan raf alanını ödeyebilmesi için yılda iki tane satması gerekiyormuş. Eğer bir dükkan (yani coğrafik olarak sınırlı bir bölgeye hizmet eden) yılda iki tane satamayacağı CD'yi getirmiyordu bile.

Bu yüzden "popüler" ürünler büyük rakamlarda satarken "niş" ürünler insanlara ulaşamıyordu. Bu noktada Amazon ortaya çıkıp sınırsız raf alanına sahip oldu(yine müzikten yani dijital içerikten söz edelim şimdilik). Ve farkettiler ki en niş albümleri bile sınırsız raf alanında barındırmanın bir sakıncası yok. Ve yine farkettiler ki bu en niş albümlerden çok sayıda var. Her biri çok az bile satsa, mesela yılda 2 kereden az satan albümler bile (yani uzun kuyruğun altında kalan alan) topladığında ciddi satış elde ediyor.

Bu bir yandan üreticiler için son kullanıcıya ulaşmayı demokratize eden bir devrim ve bu yönden çok güzeldi. Çünkü dağıtım ve ödeme alma problemlerini çok küçük üreticiler için bile çözüyordu. Bunun sonucu olarak insanlar kendi kendilerinin yayıncısı olabilecekti.

Bu durum içerik üreten insanların önündeki en büyük engeli kaldırarak daha çok insanın içerik üretmek istemesini sağladı. Müzik örneğine bakarsak, pek çok müzisyen olan ve olmayan insan gerekli ekipmanı alıp evinde kayıt yapabilmeye başladı. bu da bu insanlara servis veya ürün satan sektörleri tetikledi. Örneğin 2000 yılında var olan DAW sistem fiyatlari, ve çeşitli pahalı donanımlar, teknolojinin de yardımıyla çok ulaşılabilir bir hale geldi.

Ve bu içerik patlamasının sonucu olarak pek çok firma ortaya çıktı. Bunlara "aggregator" deniyor. Yani içeriği üretenden alıp son kullanıcıya ulaştıran platformlar. Genelde küçük ucuz alış verişler yapılıyor ama çok sayıda yapılıyor. bunlar da o aradaki küçük komisyonlardan kazanmayı hedefliyor. Yalnızca dijital içerik değil fizik alışverişlerde de geçerli bu. Amazon ve Ebay gibi genel aggregatorlerin yanında bazı amaca özel Etsy veya Bandcamp gibi servisler de var. Günümüzde app store'lar ıtunes falan da böyle aggregatorlar.

Sonuç olarak Anderson şu üç büyük trendi işaret eder.
- İçeriğin değeri azalıyor (çünkü daha fazla üretiliyor)
- İçerik yapanlara ürün ve servis sağlayan pazarlar bir süre büyüyecek.
- Aggregatorlar için para yapma imkanı var

Değişik içerik türleri onları üretmenin zorluğuna paralel olarak bu trendlerden daha hızlı veya daha yavaş etkileniyor.

Örneğin müzik endüstrisi bu evrelere en hızlı kurban olan oldu. Çünkü tek kişi 1000 dolar ve iyi bir tecrübe ile dinleyicilerin %85'inin farkı ayırt edemeyeceği iyilikte bir stüdyo kurabilir ve kayıtlar yapabilir.

Film endüstrisi henüz o kadar etkilenmedi. Çünkü evde az bir bütçeyle yapılabilecek filmlerin kalitesi ile hollywood arasında hala çok fark var. Ama yeni kameralar ve ucuzlayan yazılım ile bu fark da giderek azalıyor. Örneğin ben kimi Syfy Channel dizilerinden daha iyi görselliğe sahip Starwars fan filmleri gördüm. Yani evdeki adam TV istasyonlarını yakalamaya başlıyor. Daha LOTR yapmasına imkan yok ama bu endüstriyi sarsmak için LOTR yapması da gerekmiyor zaten. Sonuçta LOTR izleyicinin dikkati için bedava youtube videoları ile yarışmak zorunda kalıyor ve çoook fazla enteresan youtube videosu var.

Yazılım endüstrisi ise bana göre film ve müzik arasında bir yerlerde. Birazdan buna daha derin gireceğim ama bu üç trendi unutmayalım.

Bu arada bir parça Silikon Vadisi folklorü serpiştirelim. Denir ki Long Tail yayınlandıktan sonraki 10 yıl vadideki yatırımcılara yapılan her sunumda (yani girişimcilerin yatırımcılardan para istedikleri sunumlar) bir tane "Long Tail" slide vardı. Bunlar genelde birşeylerin aggregator'ü olmaya çalışan firmalar ya...

Yazılım da temelde "kaydedilmiş servis" olduğu için içerik olarak kategorize edilebilir. Bu yüzden içerikle ilgili trendler yazılımı etkiliyor.

B. Yazılım Hatalarının Bedelindeki Değişiklik

Geleneksel yazılım mühendisliğinde öğretilen bir temel kural vardır. Yazılımdaki bir hatayı düzeltmenin bedeli zaman geçtikçe ve proje ilerledikçe artar. Örneğin bir hatayı daha yazılımın gereksinimlerini tanımlarken bulursanız çat diye düzeltebilirsiniz. Kod yazılırken bulursanız, düzeltmeniz bir programcının n gününe malolur. Eğer ürün yayınlandıktan sonra hatayı düzeltmeniz gerekirse çok pahalı olabilir. Eskiden bir cihaz yazılımı ise piyasadan toplamanız bile gerekebilirdi.

Sonradan bu kural değişmeye başladı. alanda satılmış cihazlara yeni yazılım gönderebilmeye başladık. Böylece cihazlarda yayınlanmış hataları düzeltmenin bedeli düştü. Hatta uygulamaların daha büyük bölümü bulutta çalışmaya başladı. Bir hatayı düzeltmek için zaten kontrolü sizde olan serverda düzelme yapabilmeye başladık. Hatta bu noktada o kadar granüler bir kontrole sahibiz ki, artık yeni özellikleri yavaş yavaş devreye sokabiliyoruz. Örneğin ana sayfadaki bir menüye yeni bir seçenek mi eklenecek. Bu seçeneği mesela sadece Pazar gecesi 9 10 arası falanca şehirden bağlananlardan %5'ine gösterip ve tıkladıklarını kaydetmek ve fikir almak mümkün. Eğer yeni seçenek kullanılmışsa beğenilmiş demektir deyip herkese gösterilebilir. Yani artık yazılımın ana gereksinimlerini bile başta tanımlamak yerine deneme yanılma ve iterasyon ile bulmak tercih sebebi.

Zaten yazılım hatalarını sistematik ve kapsamlı bir şekilde yakalamak hep zordu. Test disiplini hiçbir zaman tam olarak olgunlaşamadı ve artık değişen bu trendlerden ötürü de yok olacak. Test artık geliştiricilerin üstün körü yaptığı bir yan aktivite haline geldi. Bunun sonucu olarak artık çıkan yazılım ürünleri hep daha "buggy", daha kalitesiz. Ve bu kullanıcılar için çok da önemli değil. Bunun sebebi de benim bu yazıdaki üçüncü ana başlığım.

C. Yazılım monetizasyonunun değişmesi.

Bu noktada bir parantez açacağım. Economix adlı kitabında Michael Goodwın, gazeteler ve televizyonların, 1950'lerden itibaren, demokrasiyi nasıl etkilediğinden bahseder.

Önceleri gazeteler vardı. Bir gazete içindeki haber ve yorumları okuyucularına satmak üzerinden para yapardı. Yani gazetenin sağladığı hizmet haber ve yorumdu. Müşterisi de okuyucuydu. Müşteri bu hizmete karşılık gazetenin kopyasına bir ücret öderdi.

Ardından Televizyon geldi. Televizyon yayınları bedava idi. Dolayısıyla Televizyon kanalı bir hizmeti izleyiciye satmıyordu. Goodwin'in deyimiyle Televizyon "izleyici kitlesini reklam verenlere satıyordu". İzleyiciyi kazanmak için iyi içerik yapmaya çalışmak zorundaydı elbette. Ama yine de bu odak kayması, içeriğin kalitesinin ikinci plana kaymasını sağladı. Hatta çıkar çatışmaları doğurdu. Örneğin Televizyonlar reklam verenlerin hoşuna gitmeyecek içerikler yayınlayamaz oldu. Reklam verenle çeliştiği için ilk kovulan yayın yönetmenleri taa 50'lerde. Böylece Madmen dizisinde izlediğimiz reklamcılığın altın çağı oluşabildi. Tamamen reklam verenlerin çıkarlarının gözetildiği bir içerik denizinin ücret ödemeden o içeriği tüketebilen aç kitlelerce yenilip yutulduğu bir dönem.

İçinde çok para dönen her sektörde çok hızla çok efektif(!) oligopoliler kurabilen Amerikan kapitalizmi bunun sonucunda da hızla bütün TV kanallarını birleştirerek 200 milyonluk ülkenin bütün medyasını birlikte hareket eden 3 kanaldan ibaret hale getirdi.

Bu son günlerde Levent'in teknoseyir ile yaşadığı sorun da tam olarak bu değil mi. Levent'in sağladığı içerik son kullanıcıya faydalı bir servis. Hangi ürünü alması konusunda yardımcı olacak. Ama kullanıcıya bu içeriği satamıyor. Kullanıcısını reklam verene de satmak istemiyor. Levent 50'lerde Amerikada TV'lerden kovulan yayın yönetmeninin durumuna düşmüş oluyor (umarım bir çıkar yol bulunur)

Bana göre Google'ın yazılım dünyasına yaptığı etki de tam olarak budur. Kullanıcı için değeri olan bir arama servisi ile başlayan macera (ki bunu herkesten iyi yaptılar) gmail, google docs gibi aslen hayli düşük kaliteli versiyonlarla başlayan servislerin bedava dağıtılması ile gelişti. Google da son kullanıcısını reklam verene satmak üzerine kurulu bir iş modeli. Bu modeli en son Android ile pekiştirdiler.

Bu noktada ben kişisel deneyimimden subjektif bir yorum yapıyorum. Hem windows hem android'in grafik stack kodlarını yakından görmüş biri olarak açıkça söyleyebilirim ki kod kalitesi arasında dağlar kadar fark var. android kodunun bazı bölgeleri insanda "burayı herhalde yazın stajyere yazdırmışlar" dedirtecek kadar inanılmaz kötü (mesela frameworks/base/utils altinda STL replacement olarak yazilmis bazi container classlar var. Yemin ederim CS210 ödevi gibi duruyor). Surface flinger modülü, hatta hwui kodu falan baya ciddi derecede kalitesiz. Zaten baştan yapılan UI stack'i java'dan render ettirmeye yönelik talihsiz kararlardan 9 versiyondur dönmeye çalışmaları da işleri zorlaştırıyor. Ancak ben kötü mimariden bahsetmiyorum burada. Ben direk en basit seviyede kod kalitesinden bahsediyorum. android içinde gördüğüm bazı kodlar kalitesinde windows directx takımında kod submit etmeye çalışsanız, yalnızca o reddedilmez, code review'i geçemediğiniz gibi yöneticinizden uyarı yersiniz. Dediğim gibi bu paragrafı tam olarak kanıtlama şansım yok windows kodu birgün açılırsa dediğim farkı net olarak görebilirsiniz.

Ama bu düşük kalite yine de kullanıcı için kabul edilebilir kalıyor. Çünkü nasılolsa bedava.

Ve bunun sonucu olarak örneğin Windows takımı artık organizasyonunu değiştirdi ve test pozisyonunu neredeyse iptal etti. Eskiden developer tester oranı 1-1 iken artık Microsoft da bu oranı 5-1 7-1 gibi noktalara çekti (ki bu oran Google ve Amazonda zaten böyleydi). Bu kaliteli yazılım ğretecek olgunluğa sahip büyük bir yazılım kalesinin kaliteden vazgeçmesi demek.

Bu trend şimdi başka yazılım türlerine de yansıyor. Mesela oyunlar. AAA oyunların yok olmaya gittiğinden bahsetmiştim. Çünkü ücretsiz oyunlarla veya 1-2 dolarlık oyunlarla yarışıyor ve kaybediyorlar. AAA oyunların yüksek teknik kalitesi, Flappy bird'ün yanında gereksiz kalıyor. Ama bu ucuz oyunların da çoğu kullanıcısını reklam verene satmak üzerine.

Bunun sektördeki etkisi ise önemli. AAA oyunlar bazı en sağlam teknik problemlerin üstüne gidildiği rekabetçi projelerdi. gerek yazılım gerek donanım anlamında teknolojiyi ileri doğru ittiren bir alandı. Artık bu oyunları yapan firmalar insanları projenin başında işe alıp proje bitince kovar hale geldiler. Hatta bu o kadar öngörülebilir hale geldi ki biz mesela grafik uzmanı adam ararken HR 2 ay sonra çıkacağını bildiğimiz bir oyunu hazırlayan firmanın olduğu şehirde gidip pusu kuruyor, recruiting eventler düzenliyor falan.

Yani nispeten teknik kalitesi yüksek yazılım geliştirilen yerlerden AAA oyun labaratuarları da yok oluyor. Bunun yanında Hindistan'da veya Çin'de çok ucuza çok daha kalitesiz yazılım takımları kurmak mümkün.  Nasıl olsa kalite önemli değil

Sonuç:

Olay çok basit. İçeriğin kalitesinin önemi kalmadığı zaman kalite düşüyor. Kalite düştüğü zaman da o sektör içinde çalışması zevksizleşen bir hale geliyor.

Tabii AAA oyun tam yok olmayacaktır. Windows'da yok olmaz. Bunlar küçük nişler olarak devam ederler diye tahmin ediyorum.

Komple yanılıyor da olabilirim. Belki insanlar zaman içinde ücretsiz ve kalitesiz şeyler kullanmak yerine ücretli ve kaliteli şeyleri tercih edebilir. O zaman kalite dipsiz bir şekilde düşmeyecektir.

Bilmiyorum, sizler ne düşünüyorsunuz

Çevrimdışı Ref

  • Yönetici
  • Özgür Retrocu
  • *
  • İleti: 2882
  • Advanced User Simulator
    • ae unutmadan
Ynt: Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine
« Yanıtla #1 : 18 Temmuz 2014, 00:55:23 »
Bu harika zihin açıcı metinden sonra aklıma son zamanlarca sıkça beni düşündüren (herkesin bahsettiği) bir problem geldi: "topyekün yozlaşma". Aslında bahsettiğin şey sadece yazılım sektörü ile alakalı değil. Bilmiyorum küreselleşme mi bunun sebebi, yoksa "erişilebilirlik" dediğimiz herkesin, herkesin herşeyine, her an, her şekilde ulaşabilmesi problemi mi. Bu durum, anderson'un "içeriğin değersizleşmesi" maddesi ile açıkça yüzümüze vuruluyor aslında.

Yıllardır sinema konusunda bahsettiğim bir fenomen var: "karaoke sendromu". cgtr'de ve farklı forumlarda da bahsetmiştim, arada konu gelirse derste de bahsederim. Buna göre, ortada mikrofonu eline alıp şarkı söylemeye çalışan binlerce insan var ama dinlenebilecek şarkı yok.

Değersizleşen sadece ürün değil, hayatlarımız aslında. Yani bir insan kaliteli bir içeriğe para vermeyeyim diye muadil bir saçmalığa bedava katlanıyorsa da bu korkunç bir durum. Elbette bu "durum"dan çok bir "sonuç".

Bu konu sayfalarca tartışılabilir, lakin konunun tek bir ayağı yok, daha önceki korsanlık tartışması gibi, iç içe geçmiş binlerce parametrenin bir sonucu.

Misal, para ile aldığımız her ürün "kaliteli" değil. Ücretsiz alınan her ürün "kalitesiz" değil. Reklam ile uzun vadede ayakta kalmak imkansız bir çözüm, şimdiye kadar başaran olmadı (örn.TV kanalları her zaman politik kanallardan sübvanse edilir). Ne kadar yozlaşırsanız yozlaşın, ustalığa her zaman ihtiyaç vardır, fakat insanlığın bilgi birikiminin bir insanın ömrü boyunca öğrenemeyeceği kadar fazla hale geldiği için sentezleme yeteneğimizin artık daha sınırlı olmasından korkuyorum. Bu sebepten artık yeni nesil ustaların eski bilgileri geri dönüştürüp kullanan, amerikayı yeniden defalarca keşfeden insanlar olmasından korkuyorum.

Yani, yazılım bir kenara, yediğim domatesten, aldığım eğitime, sağlık hizmetine, bindiğim uçağa kadar toplu bir tatsızlaşma ve buna bağlı apokalips bekleyiş durumları :) Bunun sebebinin yaşlanmış olmam olmasını çok isterdim ama çevreme bakıyorum ve çok üzülüyorum. Üzülüyorum, çünkü bu tekere çomak falan girmez, öyle bir yuvarlanıyor ki...

Çevrimdışı witchdoktor

  • RAAT
  • Normalleşmiş Retroman
  • *
  • İleti: 757
Ynt: Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine
« Yanıtla #2 : 18 Temmuz 2014, 09:48:07 »
@Ref

Valla bu senin apokaliptik senaryolar galiba bizim kuşak için geçerli, biz kendi kıyametimize doğru gidiyoruz galiba. Bizim çocukları gözlemlediğimde, doyumsuzluk, tahammülsüzlük ve her şeyden sıkılma bir yana (sirkte bile 10. dk'dan sonra sıkılmaya başlıyorlar); toplu olarak oynadıkları Minecraft'tan ve onu sarmalayan kültürden, bir dolu free-to-play oyundan çok memnunlar. Hayatları damak tatlarına uygun şeyleri yeme-içme, daha az uyku ve günde 48 saat 'daldan dala atlamalı' eğlence içeriğinden ibaret olsun istiyorlar. Bizim istediğimizse, minimalizmden beslenen bir yaratıcılık. Endüstri her şeyi 'garantili' bir kullan-at tarzı bir içeriğe dönüştürdüğünden (müzikler "3 ay dinle sonra unut" tarzına çoktan döndü, ne "12 Angry Men" tarzı filmler ne de bunları izlemeye tahammül edecek kitle kaldı ortada) bizim de kendimizi bu kültüre teslim etme zamanımız geldi de geçti. Artık her şey 'disposable'! Bu arada Disposable Hero oynayasım geldi yahu...

Çevrimdışı Ref

  • Yönetici
  • Özgür Retrocu
  • *
  • İleti: 2882
  • Advanced User Simulator
    • ae unutmadan
Ynt: Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine
« Yanıtla #3 : 18 Temmuz 2014, 18:58:36 »
Belki insanlar zaman içinde ücretsiz ve kalitesiz şeyler kullanmak yerine ücretli ve kaliteli şeyleri tercih edebilir. O zaman kalite dipsiz bir şekilde düşmeyecektir.

bayrağı yine alayım, içinde bulunduğum "sektör" kalitenin düşmesi konusunda başı çekiyor, bahsettiğin "dipsizliğin" düşündüğünden daha gerçek olabileceğini ve yazılım sektörünün henüz yolun başında olduğunu müjdeliyim sana.

Kalite öyle düşecek öyle düşecek ki, sonunda bir gün "yahu, bu insanlar neden ayaklanıp çıldırmıyor ulan?" diye soracaksın kendine. Ama hiçbirşey olmayacak.

Düşün bugün bir malezya uçağı düşürüldü, rusya ya da ukrayna tarafından. ve adamların açıklaması şu yönde, "ukrayna'da yeterli kalifiye asker bulunmadığı için roketatar operatörlüğü amatörler tarafından yürütülüyor, bu bir hataydı".  Yuh be kardeşim, yuh. Eğer bu doğruysa zaten battık, eğer bu bir bahaneyse, açıklamalarda bile kalitesizlik had safhada.

Nerde o eski ramazanlar?

edit:
diğer taraftan birden aklım retrojen forumlarını açmadan önce adminler arasında yaptığımız tartışmalar geldi. Ben başta tamamen anarşiden yanaydım. Admin diye birşey olmasın, herşey açık olsun, forum kendi kendini yönetsin ya da yönetemesin diyordum :D Bu aslında kalitesiz ama bol içerik demekti. Ama biliyorum ki piramitin alt tabakası üstteki sivri uçtan kat kat kat büyük. Sonra arkadaşlar bana, "boşver, piramitin dibi yeterince hedefleniyor, biz dümeni piramitin uçlarına doğru tutalım" dediler, ve işte şu andaki durumumuz budur.


Çevrimdışı Shax

  • Yönetici
  • Normalleşmiş Retroman
  • *
  • İleti: 1207
Ynt: Yazılım Sektörünün gidişatı üzerine
« Yanıtla #4 : 19 Temmuz 2014, 13:38:19 »
zaten battık, eğer bu bir bahaneyse, açıklamalarda bile kalitesizlik had safhada.
Onu diyorum iste. Boyle giderse Retrojen ve Rolls-Royce disinda kaliteli hic bir sey kalmayacak hayatimizda. Hos, iki gun sonra Rolls-Royce cinlilere satilir, bu agir gorevi tek basimiza sirtlamak zorunda kaliriz.
zaten battık, eğer bu bir bahaneyse, açıklamalarda bile kalitesizlik had safhada.
diğer taraftan birden aklım retrojen forumlarını açmadan önce adminler arasında yaptığımız tartışmalar geldi. Ben başta tamamen anarşiden yanaydım. Admin diye birşey olmasın, herşey açık olsun, forum kendi kendini yönetsin ya da yönetemesin diyordum :D Bu aslında kalitesiz ama bol içerik demekti. Ama biliyorum ki piramitin alt tabakası üstteki sivri uçtan kat kat kat büyük. Sonra arkadaşlar bana, "boşver, piramitin dibi yeterince hedefleniyor, biz dümeni piramitin uçlarına doğru tutalım" dediler, ve işte şu andaki durumumuz budur.
Bazen benim hissettiklerimi benden daha iyi ifade ediyorsun ya, acayip hosuma gidiyor.
Sahip oldukların zamanla sana sahip olur.