Gönderen Konu: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu  (Okunma sayısı 4628 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı cengizermis

  • RAAT
  • Tedavideki Retromanik
  • *
  • İleti: 352
  • Bazı Retro Şeyler @youtube
RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« : 27 Ocak 2015, 22:29:28 »
Geçtiğimiz yıl (2014) APPLE II'ye retro bilgisayar koleksiyoncularının hayatını anlatan çok hoş arcade tarzı  bir oyun çıktı. Oyunda yönlerdirdiğiniz karakter bir retro bilgisayar koleksiyoncusu, amacınızsa Apple II'leri kâh geri dönüşümden kâh elinizde şemsiyeyle yağmurdan korumak ve koleksiyonunuza katmak. Lakin bunu gerçekleştirirken iki büyük düşmandan kaçınmanız gerekiyor. Biri "reseller" ya da "dealer" tabir edilen retrobilgisayardan anlamasa da ucuza alıp meraklısına yüksek rakamlara satan adam ve diğeri ise karınız. Oyun sırasında bu iki düşmanı oyalamak ve zaman kazanmak için bir tomar parayı uzak bir noktaya atıyor ve işinize bakabiliyorsunuz. Eee nede olsa bizim için para değil ne arıyorsak o değerli.

Oyunu ücretsiz indirebildiğiniz gibi fiziksel floppy kopyasınıda edinebiliyorsunuz.

Site: http://tanrunomad.com/official-games/


Oyunun açılış ekranında programcıların adı görünüyor:


Burda "karı"yı ve de satıcıyı görüyoruz:

Sıkı takipçisi olduğum LGR'in bu oyunu anlatan videosunu tevsiye ediyorum:
LGR - Retro Fever - Apple II Game Review
Bazı Retro Şeyler @youtube:
http://www.youtube.com/user/cengizermis1

Çevrimdışı Shax

  • Yönetici
  • Normalleşmiş Retroman
  • *
  • İleti: 1207
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #1 : 28 Ocak 2015, 01:17:18 »
 Bu oyundaki kotu adam kuvvetle muhtemel bizim fkamanli olarak tanidigimiz laleden esinlenerek yaratilmis, yani firat kamanli.

 Asagidaki metni okumadim. Buyuk ihtimalle bir suru boktan zirvayla, acitasyonla, palavrayla doludur fakat ortalama retro tuccarini tanimak maksadiyla bir goz atilabilir. Birini taniyinca hepsini tanimis oluyorsunuz zaten.

Alıntı
Commodore Sevdası

Yıl 1985, aylardan Şubat. 12 yaşındayım, Orta 1’ e gidiyorum, annem derslerime yardımcı olması amacı ile yaklaşık 5 aydır ilk defa doğup büyüdüğüm mahalleden, sadece hafta sonları kendi başıma otobüse binip, Kızılay’ daki Bilim dersanesine gidiyorum. Ders biter bitmez de geri otobüse binip tekrar mahalleye geliyorum. Yine bir hafta sonu ve ders çıkışı şu an hatırlayamadığım bir sebepten dolayı yolum Karanfil sokağa düşüyor ve ordaki çarşıları dolaşırken gözüm bir dükkanın vitrinine takılıyor. İşte bu diyorum kendi kendime, bu işte tam aradığım şey. Grafikleri, renkleri, görünce resmen çakılıp kalıyorum. Vitrindeki eski kasa (ekmek kutusu diye tabir ettiğimiz kahverengi kasalı model) bir Commodore 64. Evet onu almalıyım diyorum ve o an, bundan yaklaşık 1 sene önce anneme aylar boyunca yalvarmalarım karşılığında bin bir güçlükle aldırdığım Körting marka (Atari Pong türevi bir cihaz) bilgisayarımdan bir an önce kurtulmam gerektiğini anlıyorum. Derin bir nefes alıp, bir cesaretle dükkana giriyorum, gözlerini bana dikmiş duran, iri yarı şişman bir adamın yanına gidiyorum ve bilgisayarın fiyatını soruyorum. Monitörüz fiyatın 100.000TL olduğunu duyunca bir an afallıyorum. Haftalığımın 50TL olduğunu ve bir haftada bizim sokağın başındaki televizyon tamircisi Yaşar amcanın dükkanında, mahalle çocuklarına bilgisayarımla oyun oynatıp kazandığım toplam paranın ancak 50TL olduğunu düşününce, tüm hayallerim suya düşüyor.

Eve gelip gördüklerimi anneme anlatıyorum, annem hiç ilgilenmez tavırlarla beni dinliyor ve varya işte bilgisayarın onunla oyna, paramız yok, alamayız diyor. O an bu işin ancak kendi çabamla olacağını ve çukulata ve kolaya para harcama devrinin bittiğini anlıyorum. Bir hışımla para biriktirmeye başlıyorum, 1 ay sonunda tam 500TL biriktiriyorum. Aylar hızla geçiyor, ben büyük bir azimle para biriktirmeye devam ediyorum ama bazen, o bilgisayarı hiçbir zaman alamayacağım hissine kapılarak, karamsarlığa düşüyorum. Öyle zamanlarda kendimi Karanfil sokaktaki o bilgisayarcının vitrini önünde buluyorum. Birileri sürekli, ellerinde kasetlerle, disketlerle dükkana girip çıkıyorlar. Bilmediğim, anlamadığım bir dilden konuşuyorlar.

Ağustos ayı geliyor, Almanya’ dan teyzemler, yıllık izinlerini kullanmak için Türkiye’ ye geliyorlar. Bir sürü güzel çukulata ve sakız getirmişler, annem hepsini birden yiyip bitirmeyelim diye ambargo koyuyor tabi. Yaz gelmiş, okullar kapanmış, işler kısmen de olsa artmış, harçlık almıyorum ama artık haftada yaklaşık 100TL kazanıyorum, sabah erkenden, daha Yaşar amca gelmeden dükkana gidiyorum, o kapatana kadar da kalıyorum. Kazandığım paranın yarısını elektrik parası ve dükkan kirası olarak Yaşar amcaya vermemiş olsam iki kat param olurdu diye düşünüyorum, fakat olmuyor. Çoğu zaman zaten müşteri olmuyor, o zamanlarda Yaşar amcanın küçük oğlu Mehmet’ le birlikte biz oynuyoruz atari ile. Bazen Yaşar amcayla karşılıklı dertleşiyoruz. Ben almak istediğim o bilgisayarı anlatıyorum, o da beni dinler gibi yapıp, sıkma canını elbet alırsın bir gün diyor. Okul da dersane de bittiği için artık yolum Kızılay’ a pek düşmüyor, zaten işten vakit de bulamıyorum. Annemle birlikte teyzemlere hediye almak için bir gün YKM’ ye gidiyoruz ve dönüşte annemi çekiştire çekiştire Karanfil’ deki o bilgisayar dükkanına sokuyorum. Bilgisayarı alacağından değil, sadece annemin de ne almak istediğimi görmesi için yapıyorum bunu. Annem şişman adamla konuşurken bir ara bir Almanya lafı geçiyor, kulak kabartıyorum, adam cihazın fiyatının gün be gün düştüğünü fakat Mark’ ın arttığını bu yüzden kısa dönemlerde fiyatın az da olsa sürekli arttığını söylüyor ve benim kafamda şimşekler çakıyor. Nasıl yani, bu cihazlar Alman malı mı. O an ne yapacağıma karar veriyorum. Teyzemler 2 gün sonra yola çıkacaklar ve ben bu sene, her sene olduğu gibi gidecekleri akşam teyzemlere veda etmeye gidince, seneye ne istersin, ne getireyim sana diyen teyzeme, ne söyleyeceğimi biliyorum.

2 gün sonra akşam üstü, yemekten sonra vedalaşmak için teyzemlere gidiyoruz. Her taraf bavul dolu, herkes bir koşuşturma içinde. Teyzem evde kalan sakızları, çukulataları anneme göstermeden elime tutuşturuyor. Ve büyük an geliyor. Herkes birbiriyle öpüşüp, ince ince ağlaşıyor. Teyzem gözleri yaşlı ve bana bakarken inceden gülen kısık gözlerle beni öpüyor ve seneye ne istersin, ne getireyim sana diyor. Cevabım hazır tabi. Commodore 64 bilgisayar istiyorum diyorum. Bir an sessizlik oluyor, şimdiye kadar teyzemden bir çöp bile istememiş ben, şimdi bilgisayar istiyorum. Teyzem ne istediğimi anlamıyor bile, büyük teyze oğlu hemen anlıyor ama. Haa, Alman aksanıyla; Kamador istiyorsun diyor, ama çok paradır onlar. Bu cevabı bekliyorum tabi, lafı yapıştırıyorum, burda çok pahalı ama Almanya’ da ucuzmuş, para biriktiriyorum zaten, siz gelinceye kadar hepsini tamamlarım diyorum. Teyzem dayanamıyor bu lafıma tabi, söz vermiyorum ama bulursak mutlaka alırım diyor.

Günler günleri kovalıyor, Eylül geliyor, okullar açılıyor. C64 sevdam başlayalı 7 ay geçmiş ve ben bu süre zarfında tam 5.000TL biriktirmişim, çok iyi para. Bazen kafam bozuluyor, boşver bilgisayarı, sokakta gördüğüm çocuklar gibi al kendine bir Convers ayakabı, bir de walkman, tak kulağına gez orda burda diyorum, sonra vazgeçiyorum. Annem bu seferde İngilizce’ mi ilerletmem için beni kursa göndermeyi düşünüyor. Bir taraftan okul, bir taraftan kurs bir taraftan da para kazanma uğraşı bu genç yaşına rağmen yoruyor insanı. Bir de hedef daha çok uzaklarda olunca biraz daha yoruyor. Okuldan gelince çoğu zaman Yaşar amcanın dükkanına gitmeye bile üşeniyorum. Artık bilgisayarı akşamları eve de getirmeyip, dükkanda bırakıyorum. Mehmet işi öğrendi zaten, benim yerime herşeyi hallediyor. Bazen 2 bazen 3 günde bir dükkana ancak gidiyorum ve paramı alıyorum. Yine böyle günlerden birinde Yaşar amca ağzından baklayı çıkarıyor. Nasıl olsa gelmiyorsun dükkana artık, sat bu aleti bana, Mehmet çalıştırsın bari diyor. Gözüm C64’ den başka bir şey görmediği için, olur tabi diyorum, ne para vereceksin. Yaşar amca 1.000TL’ si peşin, geri kalanı 4 ayda ödenmek üzere 5.000TL veririm diyor. Başta pek mantıklı gelmiyor bu teklif, altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi bir şey aslında. Yaşar amcaya ayda zaten 200-300TL kazandırıyor bu alet bana,  1 senede 4000-5000TL yapar, diyorum o anda 2 sene kadar önce bu cihazı zaten 5.000TL’ ye aldığımızı ve parasını çoktan çıkardığını hatırlıyorum. Babama sormam lazım deyip çıkıyorum dükkandan.

Akşam babama açıyorum konuyu, C64 almak istediğimi, cihazı 5000TL’ ye satacağımı ve para biriktireceğimi söylüyorum. Babam olur diyor, cihazın parasını ben sana vereyim, birikmiş paranla birlikte hepsini bankaya yatıralım, güzel faiz getirir diyor, ben cihazın taksitlerini her ay Yaşar’ dan alırım diyor. Kabul ediyorum. Ertesi gün Yaşar amcanın yanına gidip peşinatı alıyorum ve cihazı bir daha hiç geri almamak üzere kendisine teslim ediyorum. Bu işe en çok Mehmet seviniyor. Ertesi gün babamla birlikte Emlak Bankasına hesap açtırmaya gidiyoruz, 1 sene vadeli olarak tam 10.000TL yatırıyoruz hesaba. Cüzdanı babam bana veriyor. Al sakla bunu, 1 sene sonra paran tam 2 katı olacak diyor.

Bahar geldi. Okullar 1-2 ay sonra kapanacak. Ben azimle hala para biriktiriyorum. Geçen 6 aylık süre zarfında kendi imkanlarımla 1.500TL daha biriktirmişim. Ara sıra Yaşar amcanın dükkanına uğruyorum, Mehmet’ le biraz atari oynuyoruz. Kırılan joystickleri tamir ediyoruz. Mehmet öğrenmiş bu işi, eli çok yatkın artık. Konuşuyoruz bazen Yaşar amcayla, alabildin mi istediğin bilgisayarı diyor, yok diyorum henüz alamadım, para biriktiriyorum. Bir hafta sonu, dersane çıkışı, ben yine Karanfil’ deki bilgisayarcıya gidiyorum. Bir de ne göreyim, vitrinde başka bir bilgisayar var ama üstünde yine Commodore 64 yazıyor. Beyaz kasalı, beyaz monitörlü, beyaz teypli bir şey. Şaşırıp kalıyorum, bir süre bekleyip dalıyorum dükkana. Bu ne diyorum, nerde eski kahverengi olanı. Adam gülerek cevap veriyor, bu onun yeni modeli, 1 ay oldu piyasaya çıkalı. Önceki ile herşeyi aynı, sadece kasası değişik. Gerçekten çok şık olmuş diye düşünüyorum ama ben önceki modelini daha çok sevmiştim. Adama peki diğerinden bitti mi, satılmıyor mu artık diyorum, yok olur mu öyle şey, ondan da var ama bu biraz daha pahalı, diğeri nerdeyse yarı fiyatına düştü diyor. Buna çok seviniyorum, işte o an, bir zaman geleceğini ve benim de kahverengi kasalı bir C64’ üm olacağını ilk defa gerçekten içimde hissediyorum.

Yaz çabuk bitiyor, Eylül ayı geliyor, nerdeyse tekrar okullar açılacak ama teyzemler bir türlü gelmiyor. Anneme nerdeyse hergün teyzemlerden bir haber olup olmadığını soruyorum. Belli değil, belki bu sene hiç gelemiyeceklermiş diyor, tüm hayallerim yıkılıyor. Nerde bunlar diye düşünüyorum, her sene yaz ortasında gelirlerdi, Eylül oldu hala yoklar, demek ki gerçekten bir sorun var, bu sene gelmeyecekler galiba diyorum. Paramın vadesinin dolmasına da 15 gün bir süre kalmış, hala para biriktirmeye devam ediyorum. Bu arada para kazanmak için de her yolu deniyorum, bazen sağdan soldan topladığım eski demirleri sokaktan geçen hurdacılara satıyorum, bazen annem veya mahalleden teyzeler ekmek almaya gönderdiklerinde, uzak olmasına rağmen ekmeğin adedini diğerlerine göre 1TL daha ucuza satan başka bir fırına gidiyorum. Bazen günde 10 kere ekmek alıyorum ordan ve bu bana tam 10TL kazandıyor. Bir senede tam 3000TL daha biriktirdim, bunu da ekleyince tam 23.000TL param olacak. Teyzemler gelmezse gelmesin napayım, paramı tekrar bankaya yatıracağım ve 1 sene daha bekleyeceğim, işte sanırım o zaman istediğim bilgisayarı alacak kadar param olacak.

Tatilde babam aylak aylak sokaklarda dolaşmamı istemiyor, bazen beni de işe götürüyor, çoğu zamanda bana evde yapacak iş buluyor. Bu sene de her sene olduğu gibi evin tüm kapı ve pencerelerini boyamak yine bana düşüyor. 10 litre beyaz yağlı boya, bir miktar tiner ve bir fırça. Evin tüm ahşap kapılarını ve özelikle hasar görmüş dış pencerelerini önce temizleyip sonra iki kat boyuyorum. Yine böyle bir gün, sabah kalkıp kahvaltımı yaptım, biraz televizyon izledikten sonra malzemeleri çıkardım ve salonun penceresini boyamak için yöneldim, tül ve perdeleri boya olmasın diye güzelce açtım ve apartmanın tam karşına park etmiş Alman plakalı bir Audi araba gördüm. Bir an içimde, acaba teyzemler mi geldi diye sevinç uyandı ama çabuk geçti, çünkü teyzemlerin yeşil bir Ford Taunus arabası vardı. Acaba arabayı mı değiştirdiler diye düşünürken, yok canım dedim kendi kendime, mahallede Almanya’ da akrabası olan başka kimse yok mu sanki, teyzemler gelseydi kesin haberim olurdu. Bıraktım düşünmeyi ve işe başladım. Aradan bir yarım saat ancak geçmişti ki, kapı çaldı. Elimdekileri bırakıp kapıyı açtım ve ne göreyim, büyük teyze oğlu elinde kocaman bir C64 paketi ile karşımda duruyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum, gözlerim kutuda, donup kalıyorum adeta. Nice sonra teyze oğlu bilgisayarı kurup, nasıl kullanacağımı anlattıktan sonra, hoşgeldiniz demek aklıma geliyor. Evet benim kahverengi kasalı bir C64’ üm var artık. Bugün sanırım hayatımın en mutlu günü. O gün bir 5 dakikalığına teşekkür etmek için teyzemlere gitmemi saymazsam, akşam annem eve gelene kadar bilgisayarımın başından hiç kalkmıyorum. Akşam babam da eve gelince, onlara bilgisayarımın marifetlerini gösteriyorum. Sonra yatma vakti geliyor, elimdeki tüm birikmiş para ile birlikte hesap cüzdanımı anneme veriyorum ve vadesi dolunca parayı çekmesini ve teyzeme vermesini istiyorum. Bunu çok sonra öğreniyorum ki benim biriktirdiğim para nerdeyse Almanya’ da bir C64 bilgisayar almaya yetecek kadar olmuş bile. O parayı teyzemin alıp almadığı hiç bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki benim o bilgisayarın parasını ödediğimdir.

Çok kısa bir süre sonra, bilgisayarcılara oyun çektirmeye gide gele, yeni arkadaşlar ediniyorum, onların konuştuğu dili anlamaya ve konuşmaya başlıyorum. Yaşar amca teklif etmesine rağmen, kardeşim Feridun hariç bilgisayarımla hiçbir zaman başkalarının oynamasına izin vermiyorum ama zamanla iyi bir oyun arşivine sahip olduğum için, başka çocuklara oyun çekerek veya kırılan joystickleri alıp tamir ederek bilgisayarımdan tekrar para kazanmaya başlıyorum. Renkli televizyon evimize ancak 1 sene sonra giriyor. O zaman bilgisayarda oyun oynamanın gerçek tadına varıyorum. İlk Amiga 500 bilgisayarımı almam 1989 senesini buluyor, ilk IBM uyumlu PC’ mi almak ise ancak 1992’ de nasip oluyor.

PC’ lerin çıkmasından sonra Commodore ve Amiga’ ya azalan talep, 1994’ de firmanın iflas etmesi ile bu cihazlar için yazılan oyun ve programların da sona ermesi anlamına geliyor. Piyasadaki hardware de kısa zamanda tükeniyor. Bilgisayarlarla olan yakınlığım, ağırlıklı PC de olsa, 1997 senesine kadar devam ediyor. 1997-2002 seneleri arası, halen şu anda çalıştığım inşaat firması Gama ile yurtdışı şantiyelerinde geçiyor. Yurda kesin dönüş yapıp, evlenip barklandıktan sonra, eski hobilerimi hayata geçiriyorum.

Yıl 2006, şimdi ne mi yapıyorum, halâ bilgisayarlarla iç içeyim. Yaklaşık 4 yıldır, piyasadan ve hurdacılardan eski bilgisayarlar, oyun konsolları ve bunlara ait aksesuarlar topluyorum. Tam sayısını bilmememle birlikte şu an elimde 200’ ün üzerinde eski bilgisayar ve 50 koli dolusu malzeme var. Oğlumdan vakit buldukça bunların tamirlerini ve bakımlarını yapıp, internet üstünden benim gibi nostalji meraklılarına satıyorum. İnsanın hobilerinden para kazanması kadar zevkli bir şey yok sanırım. Aktif olarak internetteki eski bilgisayar konulu paylaşım sitelerini takip ediyorum, bu sayede hem yeniliklerden haberdar oluyorum hem de nostalji meraklılarına bir nebze de olsa yardımcı oluyorum. Artık evde yer kalmadığı için, eşimle kavga etmemek adına, bilgisayarlarımı bir depoda saklıyorum ama ilk bilgisayarım olan kahverengi kasalı C64, her ne kadar aradan geçen yılların izlerini üzerinde taşısa da, evimin en güzel köşesini süslüyor ve halen ilk günki gibi tıkır tıkır çalışıyor. Bu sevda bitmez.

Fırat Kamanlı

www.eskibilgisayarlar.com

 Not: Adama cevap hakki doguyor ki, hakkidir. Soz, ilk mesajini yazmadan sutlamayacagim kendisini. Ayrica konuyu acayip bir yere cektigim icin de cengiz' den ozur dilerim.
Sahip oldukların zamanla sana sahip olur.

Çevrimdışı cengizermis

  • RAAT
  • Tedavideki Retromanik
  • *
  • İleti: 352
  • Bazı Retro Şeyler @youtube
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #2 : 28 Ocak 2015, 12:01:33 »
"yardımcı oluyorum" demiş; artislik yapıyorum dese ya.
Neyse abi oyun güzel ama değil mi?
Bu arada apple II emulatörü bilen varmı, linkler hep ölü denk geldi bana :)
Bazı Retro Şeyler @youtube:
http://www.youtube.com/user/cengizermis1

Çevrimdışı Alco

  • Yönetici
  • Özgür Retrocu
  • *
  • İleti: 2132
  • "Kahraman olmak, dürüst olmaktan kolaydır" Luigi P
    • Sizin Amstrad
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #3 : 28 Ocak 2015, 13:37:49 »
Eş, kötü niyetli adam ve kötü saklama koşulları gibi temel öğeler gerçekten iyi işlenmiş. Sanırım 80'li yıllarda olsaydık bu oyun satardı da. Gerçi o zaman için bu konseptin anlamı olmazdı ama, eşi evil witch yapardın, kötü adamı da satan king yaptın mı olur biterdi. Ha sen de The One olurdun :)

Birkaç sene evvel, akermenle beraber bitpazarı konseptli bir oyun üzerine biraz kafa yormuştuk. Epey şamata şeyler çıkabilir aslında. Sırf bitpazarı bile, kendi içinde birkaç challenge barındıran bir konsept.


Buyuk ihtimalle bir suru boktan zirvayla, acitasyonla, palavrayla doludur fakat ortalama retro tuccarini tanimak maksadiyla bir goz atilabilir. Birini taniyinca hepsini tanimis oluyorsunuz zaten.

ata demirer-küçük emrah

Fakat; bu tip adamlara çanak tutan acunları da unutmamak gerek bence.

Bu arada apple II emulatörü bilen varmı, linkler hep ölü denk geldi bana :)
Şu anda denemek için müsait değilim ama şu linkler sağlam sanırım.

PC: http://virtu.codeplex.com

MAC: http://www.virtualii.com

ROM ve Diğerleri için: http://mirrors.apple2.org.za/ftp.apple.asimov.net

Çevrimdışı wolfiem

  • Retromanik
  • *****
  • İleti: 21
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #4 : 17 Mart 2015, 19:17:59 »
Bu oyundaki kotu adam kuvvetle muhtemel bizim fkamanli olarak tanidigimiz laleden esinlenerek yaratilmis, yani firat kamanli.

Kendisini artık "cansumutlusu" olarak da tanıyacağız sanırım :)

http://www.sahibinden.com/ilan/hayvanlar-alemi-bakim-urunleri-balik-apple-m0100-mouse-kablolu-macintosh-ed-plus-antika-204597870/detay

http://www.sanalpazar.com/Apple-M0100-Mouse-Kablolu-Macintosh-Ed-Plus-Antika__isp40098356

Çevrimdışı Alco

  • Yönetici
  • Özgür Retrocu
  • *
  • İleti: 2132
  • "Kahraman olmak, dürüst olmaktan kolaydır" Luigi P
    • Sizin Amstrad
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #5 : 17 Mart 2015, 19:20:12 »
Kendisini artık "cansumutlusu" olarak da tanıyacağız sanırım :)
Ben de geçen gün farkettim. Fakat o konsept, o ürünler ve o dil aynı olduğu müddetçe anlamamak imkansız.

Çevrimdışı cengizermis

  • RAAT
  • Tedavideki Retromanik
  • *
  • İleti: 352
  • Bazı Retro Şeyler @youtube
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #6 : 17 Mart 2015, 22:01:05 »
:) atomisware ilanına baktım az önce ama ben anlayamadım....
Bazı Retro Şeyler @youtube:
http://www.youtube.com/user/cengizermis1

Çevrimdışı Shax

  • Yönetici
  • Normalleşmiş Retroman
  • *
  • İleti: 1207
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #7 : 18 Mart 2015, 00:03:33 »
 Fkamanli mi, cd cansumutlusu mu her neyese iste; Crossposting konusunda da uyarilmali bu karakter. Olmaz ki ama boyle her yere ayni ilan!
Sahip oldukların zamanla sana sahip olur.

Çevrimdışı Ref

  • Yönetici
  • Özgür Retrocu
  • *
  • İleti: 2882
  • Advanced User Simulator
    • ae unutmadan
Ynt: RETRO FEVER: Bizi anlatan yeni APPLE II oyunu
« Yanıtla #8 : 18 Mart 2015, 10:24:38 »
Küçük hoş bir oyun olmuş. KOnseptlere hepimiz aşinayız tabii.


Birkaç sene evvel, akermenle beraber bitpazarı konseptli bir oyun üzerine biraz kafa yormuştuk. Epey şamata şeyler çıkabilir aslında. Sırf bitpazarı bile, kendi içinde birkaç challenge barındıran bir konsept.

aynı konseptte bir strateji oyunu da bende var, konsept çizimlerini falan da yapmıştım. Aksiyon olmasa da, yine retro arşivini oluşturup geliştirme üzerineydi, ama asıl üzerine gittiğim konu "oyunda başarılı olmak adına herkes fkamanlı tarzı ucuz al yüksek fiyata sat tarzı bir adama dönüşür mü?" idi. Lakin oyunda sürekli belirli bir malı kapatırsanız o malın fiyatı hızla yükselecekti, ve her zaman yüksek fiyattan satın alacak birileri olacak şekilde tasarlamıştım. Biraz farkındalık yaratması için, çok çok paran olduğunda sadece çok çok paran olacaktı, ama retro koleksiyonunun bir kısmını bu para hırsı sırasında elden çıkaranlar olur muydu?


Oyunu sid meier abimizin (eğilerek selam verelim-ed) civ'de yaptığı şeyi yaparak halletmeye çalışırım. Ne zaman ki füzyon kullanan herkesi ezen süper güçlü bir devlet kursan kirlilik, çevre felaketleri yakana yapışır, sular yükselir şehirlerin çöker, ne zaman ki süper barışçıl çevreci bir uygarlık kursan bir barbar devlet gelir herşeyi yerle bir eder. Biraz iki ucu boklu değnek durumu :D Ama bütün mesele yaptığımız seçim değil mi?