Çocukluğum
@Hifly 'ın DoC serüvenini aratmayan mini hayal kırıklıklarıyla dolu. Türkiye bir Commodore ülkesi olduğu için, C64'ün beğenilen oyunları okulda ve çarşıda çok gürültü çıkarırdı. Haliyle ben de bu oyunları Amstrad'da kovalar ve hemen alırdım. Bazı istisnalar hariç netice hüsrandı. Yine de denemekten yorulmazdım

Henüz C64 ve CPC'nin farklı kasları ve zayıflıkları olduğunu anlayacak kadar akıllanmamıştım. Farklıydılar, dolayısıyla favori oyunları da farklı olmalıydı. Nereden bilecektim Commodore'cular da Chase HQ ya da Gryzor gibi başyapıtlardan mahrumdular. 16 bit'leri bile kıskandıran bir Operation Wolf'umuz olduğunu onlar da farketmemişti biz de bir tık geç öğrenecektik.
Bunun gibi gerçeklere uyanmaya başlamam için Amstrad Action'ın (AA) Türkiye'de satılmaya başlaması gerekecekti. (Sayı 48'den itibaren hiç birini kaçırmadım diyebilirim.)
Hadi affınıza sığınarak konuyu daha da off-topic'leştireyim.
AA'nın ağzımdan sular akarak okuduğum bir sayısında Amstrad'ın Fransa'daki hakimiyeti kapak konusuydu
https://archive.org/details/amstrad-action-056/page/n15/mode/2up?view=theater - Bu farkındalıkla ikinci rönesans yaşayarak Cent Pour Cent, Amstrar gibi dergileri Fransa'ya gidip gelen herkesten istemeye başladım. Gördüklerime inanamıyordum. Amstrad'ın anavatanı İngiltere'de bile bilinmeyen, satılmayan sayısız oyun ve yazılım vardı. Özellikle Amstrad'ın kötü şöhretine sebep olan Spectrum uyarlamaları (bazen utanmazca bir haftasonunda kotarılan "Speccy ports") İngilizlerin başının altından çıkıyordu. Fransa'da ise Ere Informatique gibi yazılım evleri harikalar yaratıyordu...
