Amiga'nın son dönemlerine denk geldiğim için favori oyunlarım da genelde PC veya arcade portları. Bir çoğunu da Ref yazmış. İlave edebileceklerim aşağıda:
UFO Enemy Unknown: Tur tabanlı oyunlara olan sevdamın kaynağıdır. Ben 600HD ile oynardım. Oyunun level içinde sürekli yükleme yaptığını hatırlıyorum. Herhalde harddisk olmasaydı saç baş yoldururdu.
Street fighter II: The new challengers: Bu oyunu sevmeyen çoktur. Orjinaline birebir sadık kalmaya çalışılarak yapılmış bir oyun değil. Sprite'ların daha küçük çizilmiş olduğu için oyun mekanikleri de arcade versiyonundan farklılaşıyor. Benim Amiga'yı alır, bir evde buluşur, okuldan önce 1-2 saat bunu oynardık.
Lotus 3: Çok söz söylemeye gerek yok. Özellikle ara yüklemelerdeki müzikler şahaneydi. Bahsettiğim Amiga partlerinin iki numaralı oyunu buydu. Benim Amiga'da (2MB chip) müzik ve ses efektleri aynı anda açılabiliyordu diye hatırlıyorum. Checkpoint'lerde hep bir ağızdan bağırırdık. 'Congratulations' kelimesini Lotus'tan öğrendim. 512k A500'de ikisinden birini seçmek gerekiyordu. 1MB A500 ve A500+'ta durum neydi bilmiyorum.
Mortal Kombat: Orjinale çok yakın bir port olduğunu hatırlıyorum. Bir türlü bitiremediğim oyunlar arasında.
Barbarian II - Pysgnosis: Hem grafik hem de dövüş dinamiklerini çok sevdiğim bir beat'm up - platformer. En sondaki büyücüyü öldürmek için bir şu anda hatırlamadığım bir püf noktasını çözmek gerekiyordu. Bendeki crack arızalı olduğu için son ekranı görememiştim.
Turrican III: Bu oyun C64'de olsaydı ilk C64'üm halen bizim evde olacaktı. Turrican I ve II daha derin ve daha yaratıcı oyunlar olabilir, ama onları C64'te oynadığım için bu listeye eklemiyorum.
A500 Turrican 3 - IntroSoccer Kid: Düşmanlara çok sert şutlar çektiğimiz şahane bir platformer. Topa akıl almaz haraketler yaptırabildiğimiz çok eğlenceli bir oyundu.
The Settlers: Oynadığım ilk mikro-yönetim oyunu. Üniversitede PC'de proje hazırlarken yan tarafta A600'de settlers açık olurdu. Yarım saatte bir kontrol eder adamları yönlendir, projeye devam ederdim. Tam zamanlı oynamaya imkan yok sanırım. Hastalık yapan insanın bütün zamanını yiyen bir oyun.
Eye of the Beholder II: EOB'de yine benim bir türlü sonunu getiremediğim, zamanın en popüler RPG oyunu. (O zamanlar FRP derdik. Abartıp C-RPG diyenler de vardı.) Ara sıra yine oynarım. En son illüzyon duvarların olduğu labirent kısmına kadar gelebildim. Partim sürekli bir yerden diğerine ışınlandığı için kareli kağıda harita çıkarmayı beceremeyip kayboluyorum ve ölüyorum. Sırf EOB'ye benziyor diye Undercoft indirdim telefona. Onu da bitiremedim